Söz konusu konferansta Uğur Dalbeler, konferans katılımcılarının 2016 yılının kötü bir yıl olduğu yönündeki görüşlerin katılmadığını, geçtiğimiz yılın sektörün yaşadığı en zor yıl olduğunu belirtti. Önümüzdeki dönemde sektörün ufak yükselişler göstereceğine dair pozitif görüşte olduğunu bildirdi. Son yıllarda ham çelik üretimindeki düşüşe karşın 2016 yılında toparlanma olduğunu, aynı şekilde ihracatta da sektörün yılı ufak bir yükselişle yaklaşık 16,4 milyon tonla kapatacağını, buna ek olarak geçtiğimiz yıl 34,4 milyon ton olan tüketiminin ise bu yıl sonu itibariyle 35 milyon ton seviyelerine ulaşacağını ifade etti.
Bununla birlikte Türkiye'nin, birçok anti-damping davası ve ticaret politikası önlemleriyle karşılaşmasına rağmen, serbest ticareti destekleyen bir ülke olduğunu bu nedenle dünyanın 5. büyük çelik ithalatçısı ülke konumunda olduğunu belirtti.
Dalbeler, Türk çelik sektörünün en büyük ihraç pazarının, toplam ihracatının üçte birinin gerçekleştirildiği Orta Doğu bölgesi olduğuna, Türkiye'nin körfez bölgesine olan toplam 2,2 milyon tonluk ihracatının 1,5 milyon tonu BAE'ye gerçekleştirildiğine dikkat çekti.
Türk çeliğinin bölgeye katkısından bahsederken ise Türk çeliğinin kullanıldığı projeler arasında en ünlü yapı olan Burj Khalifa, ayrıca Dubai'deki birçok alt yapı projeleri bulunduğuna işaret etti. Buna ek olarak Dalbeler, "Geçtiğimiz 20 yılda Türkiye BAE'ye yaklaşık 30 milyon ton inşaat çeliği ihraç etti. Bu miktarda inşaat çeliğiyle 922 Burj Khalifa inşa edilebilirdi ve tamamında Türk inşaat çeliği kullanılsaydı yaklaşık 873 milyon dolar tasarruf edilebilirdi” dedi.
ÇİB'in çelik üretiminde hurdadan ziyade demir cevherine odaklanmaya yönelik planları sorulduğunda Dalbeler, çalışmaların devam ettiğini fakat şimdilik hurdanın daha karlı olduğunu belirtti.
World Steel Dynamics'in Kurucusu Peter Marcus'un ise ABD'de Türk menşeli inşaat çeliğine yakın zamanda bir soruşturma açıldığını ve Türkiye'nin ülkeye büyük miktarlarda ihracatı olduğunu belirtti. Bu kapsamda Amerika'daki anti-damping davalarının Türk çeliğini ABD pazarında engellemede ne kadar başarılı olduğunu sordu. Dalbeler, aslında inşaat çeliği davasının 2014 yılında sonlandırılması ve ABD'nin %0 damping ve sübvansiyon marjı bulmasına rağmen bu kararın ABD'li üreticiler için yetersiz kaldığı ve davanın tekrar açıldığını ifade etti. Bu davanın da sonucunun aynı olacağından emin olduğunu söyledi.
Türk çelik sektörünün korumacılığı savunmamasına rağmen aslında bahsi geçen davada korumacılığın onlara fayda sağladığını belirten Dalbeler, Türk çelik sektörü olarak serbest ticaretin önemine inanırken adil muameleyi de istediğini söyledi. Dalbeler, Tayland'daki bir diğer davadan bahsederek davaya konu diğer firma %25 oranında vergiye hükmedilirken Çolakoğlu'nun %7 damping marjı aldığını söyledi. Bunun nedeninin Tayland'ın farklı standartlarda üretim yapması nedeniyle verilen kıyaslamayı kabul etmemesi olduğunu ekledi. Dalbeler; "Özetlemek gerekirse Peter Marcus'un sorusuna yanıt olarak Türkiye ABD pazarında kalmaya devam edecektir. Çünkü biz satış yaparken hesaplama yapma disiplinine sahibiz. Fiyatlarımızın dampingli veya herhangi bir teşvik içerip içermediğine dair hesaplamalarımızı kendimiz yapmaktayız” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı