Milliyet Gazetesi yazarı Servet Yıldırım, bugünkü yazısında konut sektöründe yabancıya satışı kaleme aldı. İşte yazar Servet Yıldırım'ın o yazısı...
Konut sektörü durgunluktan çıkış umudunu yabancıya satışa bağlamıştı. Maliye’den bu konuda önemli bir adım geldi. Yabancılara yapılan konut satışlarında KDV kaldırıldı. Bu adım şu anda 4 milyar dolar dolayında olan yabancılara satış tutarını artıracaktır. Uygulamada belirsiz olan birkaç nokta vardı. Dün Maliye Bakanı Naci Ağbal’a sorduk; o konulardaki düzenlemeler de “bugün yarın” çıkıyormuş. Mesela KDV muafiyetinden faydalanabilmek için yabancının aldığı gayrimenkulü en az bir yıl elinde tutması gerekecek. Böylece KDV muafiyetinden faydalanarak kısa sürede kâr amaçlı alım-satım yapılmasının önüne geçiliyor. Önemli bir noktaydı.
Yoldaki bir diğer düzenleme ise yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın da aynı imkândan aynı şartlarla faydalanacak olması. Bu adım özellikle Anadolu kentlerindeki konut talebini destekleyecektir. Trabzon, Yalova, Bursa ve Ordu gibi kentlere yönelik Arap ilgisi durgunluk döneminde bu şehirlerin ekonomisini ayakta tutuyor.
Türkiye cari açığını, ağırlıklı olarak sıcak para dediğimiz kısa vadeli kaynaklarla ve nereden geldiğini açıklayamadığımız “net hata noksan” ile finanse ediyor. Yabancıya konut satışından gelecek döviz ise doğrudan yabancı sermaye yatırımı, yani uzun vadeli giriş niteliğindedir. Daha kalıcıdır, yaprak kımıldadığında kaçıp gitmez.
İş sadece KDV desteği ile bitmiyor. Yabancı yatırımcı ciddi yatırımcıdır, bizim alışık olduğumuz bazı şeylere şaşırır. Mesela deniz gördüğü için dünyanın parasını verdikten sonra imar planındaki ani bir değişiklikle deniz gören dairesinin artık deniz görmez olduğunu gördüğünde şaşırır. Biz buna alışığızdır, çok fazla dert etmeyiz ama yabancı için bu ciddi bir sorundur.
TL’ye reeskont desteği
Kurdaki artış ekonominin dengesini öngörülenin ötesinde bozdu. “Geçicidir, nasıl olsa normale döner” diye bakıldı. Ama kurdaki oynaklık azalmadan normale dönülemeyeceği anlaşıldı. Görünen o ki özellikle referandum döneminde kurun “daha normal seviyelere” çekilmesi ve daha da önemlisi iş dünyasını sarsan oynaklığın azaltılması amaçlanıyor.
Kurun hızla artması karşısında Merkez Bankası bir dizi adım attı. Önce kasımda politika faizini yarım puan, gecelik borç verme faizini çeyrek puan artırdı. Bu adım TL değer kaybını frenlemekte etkili olmadı. Döviz hesaplarındaki zorunlu karşılık oranlarını yarım puan indirdi, bankaların elinde 1.5 milyar dolar daha fazla döviz bıraktı. Bu da etkisiz kaldı. Ardından, haftalık repo ihaleleri yoluyla fonlamayı keserek geç likidite penceresinden para vermeye başladı ve buradaki faizi yükseltti. Görünürde politika faizine dokunmadı ama bankaların Merkez Bankası’ndan borçlanma maliyetlerini birkaç haftada fiilen 2 puan artırdı. Bu arada döviz rezervinden döviz satmadan piyasanın döviz talebini karşılamak için swap işlemlerini başlattı, TL getirene döviz borç verdi. Ve son olarak da reeskont kredilerinin geri ödemesinde sabit kurdan TL’ye dönülmesine izin verdi.
Bu adımlardan sonra dolar nihayet 3,60 lirayı gördü. Böylece ocak başındaki kur düzeyine dönebildik. Bu adımların en güçlüsü faizdeki 2 puanlık artış ve son atılan reeskont adımıydı. İleride de çok konuşulacak bu adıma 5 soruyla bakalım:
Merkez Bankası ne yaptı?
İhracatçı ve turizmciler gibi döviz kazandırıcı hizmet sağlayanlara TL olarak kullandırdığı ancak tahsilatını döviz olarak yaptığı reeskont kredilerinin TL olarak 2 Ocak’taki kurdan yapılmasına imkân tanıdı.
Neden yaptı?
Kurdaki oynaklığı azaltmak ve piyasadaki döviz talebini azaltmak için yaptı. Ama bunu 23 Ocak’ta çıkarılan 683 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye uyarak yaptı. Bu KHK sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kuruluşlara olan döviz cinsinden borçların, borçlunun isteği halinde 2 Ocak kurundan TL’ye dönülmesini emrediyor.
Hangi süre için yaptı?
1 Ocak’tan önce kullandırılan ve vadesi 31 Mayıs’ta dolacak olan kredileri kapsamda tutarak bu imkânı geçici hale getirdi. Referandum tarihinin kapsayan bu geçici sürenin sonunda uygulamanın uzatılması gibi bir beklenti şu anda yok.
Etkisi ne oldu?
Bu kapsamda yaklaşık 5 milyar dolarlık kredi olduğu tahmin ediliyor. Bu adım ile söz konusu tutar piyasada bırakılmış, döviz talebi bu miktarda azalmış olacak. Açıklamanın ardından 3.68 dolayındaki dolar hızla değer kaybederek 3.61 liranın altını gördü.
Maliyeti kime, ne olacak?
Normalde bu krediler döviz cinsinden tahsil edilmiş olsaydı, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri o ölçüde artacaktı. Şimdi artmayacak. İhracatçıya ise vade tarihindeki kur ile 2 Ocak’taki 3.5338 liralık kur arasındaki fark kadar sübvansiyon yapılmış olacak.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı