Konkordato, son günlerde ekonomi gündeminde sıkça duyduğumuz terimler arasında yer almaktadır. 2018 yılında İcra İflas Kanunu’muzun konkordatoya ilişkin 285 ve devamı maddelerinde değişiklik yapılarak uygulamada artık kullanımda olmayan konkordato kurumu yeniden kullanılmaya başlandı. 2019 yılı itibariyle konkordato isteyen şirket sayısı üç bini geçerken konkordato ilan edilen şirket sayısı ise bin civarındadır.
Konkordato borçlarını ödeyemeyen borçluya iflastan önce mahkeme kontrolünde borçlarını ödemesi için süre sağlayan bir kurumdur. Konkordato sayesinde borçlu eğer iflasa tabi ise iflastan ve onun bütün hukuki ve cezai sonuçlarından, iflasa tabi değil ise de tüm mal varlığının borçları sebebiyle haczedilmesi gibi durumlardan kurtulmuş olacaktır.
Mevzuatımızdaki düzenlemeler gereğince, konkordato başvurusu için gerekli evrakların eksiksiz olarak mevcut olması halinde mahkemece geçici mühlet kararı verilmektedir. Geçici mühlet kararı, kesin mühletin sonuçlarını doğurmaktadır. Geçici mühlet kararı uzatma süreside dahil olmak üzere en fazla 5 ay süre ile verilmekte iken geçici mühlet süresi içerisinde konkordato için başvurulan şirket hakkında verilen kesin mühlet kararı 12 ay süre için verilmekte, gerektiğinde 6 ay daha uzatılabilmektedir.
İİK.m.297 ışığında mahkeme, mühlet süreleri içerisinde borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacaktır.
Mühlet içerisinde, 6183 sayılı kanuna göre kamu alacakları için yapılan takipler de dahil olmak üzere, borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamayacağı gibi, evvelce başlatılmış takiplerde duracaktır. Bu süreçte ihtiyati tedbir/haciz kararları da uygulanmayacaktır. Kanun koyucu sadece 206. Maddedeki birinci sıradaki imtiyazlı alacaklıların haciz yoluyla takip yapabileceğini hükme bağlamıştır. Ayrıca kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her alacağa faiz işlemesi de duracaktır. Bu takip yasağının; konkordato mühletinden önce doğmuş borçlar için olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Görüldüğü üzere tüm bahsi geçen hükümler borçlunun malvarlığını korumak amacıyla getirilmiştir. Hal böyle olunca akıllara “Teminat Mektuplarının Nakde Çevrilip, Çevrilemeyeceği” sorusu gelmektedir. Sorunun cevabına geçmeden önce teminat mektubunun hukuki niteliğinden kısaca bahsetmekte yarar olacağı fikrindeyiz.
Banka teminat mektuplarının hukuki niteliği hem doktrinde hem de yargıtayca sık sık tartışılmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun Kararı ile birlikte banka teminat mektuplarının kefalet sözleşmesi niteliğine değil garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu konusu kesinleşmiştir. .Garanti sözleşmesi niteliğinde olduğundan dolayı bağımsız bir borç ilişkisi yaratır ve bu sebeple borçlu ile alacaklının temel borç ilişkisinde bir geçersizlik olsa dahi banka teminat mektubu için riskin gerçekleştiği noktada paraya çevrilmesi mümkün olacaktır.
Kural olarak, borçlunun konkordato ilan etmiş olması, aldığı teminat mektubu dolayası ile alacaklı durumunda bulunan muhatabın teminat mektubunun tazminini talep etme hakkını etkilemez. Yazımızda bahsettiğimiz üzere alacaklı parasını teminat mektubunun bedelini muhatabı olan bankalardan talep etmektedir. Uygulamada sıkça rastlandığı üzere bankalar; muhatap başvurduğunda, lehtarın konkordato ilan etmiş olması hususunu gündeme getirerek defi olarak ileri sürmemektedir. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda teminat mektuplarının alacaklılar tarafından nakde çevrilebileceği anlaşılmakta ise de mahkemelerce yukarıda değindiğimiz 297.madde çerçevesinde yani ’’ mahkeme, mühlet süreleri içerisinde borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı’’ hükmü gereğince konkordato talep eden borçlunun talebi üzerine mahkemece, davacı tarafça verilmiş teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren önlenmesi’’ şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmektedir.
Borçlunun malvarlığını koruma amaçlı verilen bu ihtiyati tedbir kararı alacaklıların, borçlu tarafından tanzim edilmiş teminat mektuplarını mühlet süreleri içerisinde nakde çevirememeleri sonucunu doğurmaktadır.
Bu tedbir kararı üzerine HMK 341’e göre alacaklılar istinaf yoluna başvurabilmektedirler. Burada dikkat edilmesi gereken husus teminat mektubunun nakde çevrilmesinin önlenmesinin borçlunun mal varlığı muhafazası için gerçekten gerekli olup olmayacağıdır. Teminat mektuplarının mahkemece tedbiren nakde çevrilmesinin önlenmesi, teminat mektuplarının hukuki niteliği göz önüne alındığında, borçluyu korumaktan ziyade esasen bankaları korumaktadır. Alacaklıların da mağduriyetinin önlenmesi adına, bu konu ile ilgili yeni ve ayrıntılı bir düzenleme getirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı