Ancak bu süreçte sektör, ekonomik zorluklar ve yüksek maliyetlerle mücadele ediyor. Özellikle büyük sanayi müşterilerinin yeşil çeliğe olan ilgisi artsa da, henüz bu ürün için daha fazla ödeme yapmaya istekli bir pazar oluşmuş durumda olmadığı belirtiliyor. Şirketler, karbon nötr hedeflerine ulaşmak için büyük yatırımlar yaparken, düşük emisyonlu üretim süreçlerine geçiş hız kazanıyor.
Yeşil çelik, düşük karbon emisyonlu üretim yöntemleri kullanılarak elde edilen çeliği ifade ediyor ve Avrupa, bu alanda lider konumda yer alıyor. AB’nin katı düzenlemeleri ve sürdürülebilirlik hedefleri, sektörün yeşil teknolojilere yatırım yapmasını teşvik ediyor. Özellikle Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde yer alan büyük üreticiler, elektrik ark ocağı (EAF) ve hidrojen bazlı üretim gibi yöntemlere geçiş yaparak karbon ayak izini azaltmayı amaçlıyor.
Buna karşın, küresel düzeyde yeşil çelik piyasası hızla büyümeye devam ediyor. 2024 itibarıyla piyasanın değeri 4,33 milyar USD'ye ulaşırken, 2031’e kadar yüzde 60’ın üzerinde bir büyüme oranıyla 117 milyar USD'yi aşması bekleniyor. Otomotiv ve inşaat gibi sektörler, bu yeşil dönüşümün başını çekiyor ve özellikle Avrupa’da bu talebin hızlanacağı öngörülüyor.
Ancak, yeşil çeliğe geçişin maliyetlerinin yüksek olduğu belirtiliyor. Bu nedenle, hükümetler ve finans sektörü ESG yatırımlarıyla bu dönüşümü desteklemeye çalışıyor. Sektörde karbon düzenlemeleri ve kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, talebi artıran önemli faktörler arasında yer alıyor. Özellikle 2024’te düzenlenen Avrupa Yeşil Çelik Zirvesi, sektördeki paydaşların bu konuda ortak bir yol haritası çizmesi açısından kritik bir platform oldu.
Sonuç olarak, yeşil çelik geleceğin önemli bir parçası olarak kabul ediliyor. Ancak, piyasada bu ürün için bir prim ödenmeye başlanması zaman alacak gibi görünüyor. Uzmanlar, düzenlemelerin yanı sıra tüketici bilincinin artmasıyla bu sürecin hızlanabileceğini belirtiyor.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı