Deprem sigortası kısaca DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) diye biliniyor... 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun 10. maddesine göre, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler, tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar, bu binaların içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler ile doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya sağlanan kredi ile yapılan meskenler zorunlu deprem sigortasına tabi.
Sigortalanmış bağımsız bölüm veya binalarda öncelikle deprem sonucu meydana gelebilecek maddi zararları tazmin eder.
İkincisi de, deprem nedeniyle ortaya çıkan yangın, infilak, dev dalga (tsunami) ve yer kayması sonucu oluşan maddi zararları öder.
Deprem teminatı
Kısaca DASK ile sigortalanan risk, bağımsız bölüm ve binalarda doğrudan depremin nedeniyle hasar meydana gelmesi ile depreme bağlı olarak çıkan, örneğin elektrik kablolarının birbirine sürtmesi veya doğal gaz, tüp gaz patlaması sonucu çıkan yangın sonucu hasar meydana gelmesi, tsunami sonucu doğacak hasar, yer kayması sonucu binanın yan yatması, duvarlarının çatlaması gibi hasarlardır.
Doğrudan deprem sonucu meydana gelen hasar ile dolaylı hasarlar teminat altındadır.
Öncelikle DASK, ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binaları sigortalamaya mecbur değildir.
Özellikle, taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binalar sigortalanmaz.
Afet Sigortaları Kanunu md. 10 kuralı da, bina ya da bağımsız bölüm malik veya intifa hakkı sahibine bir görev veriyor; o da, binanın ve her bir bağımsız bölümün projeye aykırı olarak ve taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edilmesine veya zayıflatılmasına karşı gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü.
Taşıyıcı sistemler
Bu şu anlama geliyor, eğer binanızda, örneğin alt kattaki bağımsız bölümler, kolonları kesilerek bir market haline getirilecekse, buna karşı derhal ilgili makamlara, belediyeye, Çevre Bakanlığı’na bildirimde bulunmanız gerekiyor.
Kural olarak bir binada tadilat yapılması, Kat Mülkiyeti Kanunu md. 19 hükmüne göre yapılır ve bunun için kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası aranır. Tavan, taban veya duvar ile birbirine bağlantılı yerlerinde bu bölüm maliklerin ortak rızası ile, o da ana yapıya zarar vermeyecek onarım, tesis veya değişiklik yapılabilir.
Ancak hiçbir şekilde taşıyıcı sistemi, kolonlarını olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadilat da yapılamaz, tıraşlanarak zayıflatılamaz.
Eğer binanın veya bağımsız bölümün taşıyıcı sistemine zarar verilmişse, doğrudan DASK teminatı dışına çıkılır ve olası bir depremde hiçbir hasar tazminatı ödenmez.
Yasal değişiklik ne avantaj sağlar?
Şimdi düşünün, mevzuata uygun yapıldığını düşündüğünüz, iskanı da mevcut bir binada oturuyorsunuz. Sonradan anlaşılıyor ki, inşaatta deniz kumu kullanıldığı için demirler korozyona uğramış.
Deniz kumu kullanıldığını nereden bileceksiniz. 25 sene önce yapılmış bir binada daire almışsınız, aldığınız tarihten beri de her yıl DASK yeniliyorsunuz.
Birden bire, maliklerden birisinin başvurusu veya Çevre Bakanlığının inisiyatifi ile, binanın riskli yapı olduğu tespiti yapılır. Artık binanız güçlendirmeye elverişli değilse, yıkım kararı verilir ve yıktırılır.
Yıkım için idari karar lazım
Mevzuatın kelime anlamında yorumlarsak, maalesef, riskli yapı kararı üzerine yıkılan bina için DASK teminatı dışında kaldığı ileri sürülebilir. Çünkü teminat, deprem sonucu hasar gören veya yıkılan bina ve bağımsız bölümler için verilmektedir. Riskli binalar ise idari bir kararla yıkılmaktadır.
Sizce de burada bir haksızlık yok mu? Yıllardır DASK yapmış ve düzenli yenilmişsiniz. Birden binanızın ilk depremde yıkılmasına kesin gözüyle bakılarak çürük bir bina olduğu tespiti yapılıyor.
İşi kolaylaştıran bir adım olur
Dolayısıyla ilk deprem beklenmeden idari kararla binanız yıkılıyor. Deniyor ki, binanız ilk depremde yıkılır, o yüzden depremi beklemeden siz, olmazsa biz yıkacağız. Bana göre bu durumu DASK kapsamına girecek şekilde yorumlamak gerekiyor. Çünkü idari bir kararla da olsa, bina veya bağımsız bölüm doğrudan deprem sonucu değil, depremde kesin yıkılır diye önceden yıktırılıyor.
Eğer Doğal Afet Kanunu’na, “riskli bina kararı verildiği için yıktırılan binalar”ın da zorunlu deprem sigortası teminatı altında olduğu yazılırsa, bir çok vatandaş rahatlayacaktır. Böyle bir yasal değişiklik, bir çok vatandaşımızın yıkım kararı almasını da kolaylaştıracaktır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı