Zor günler geçiren inşaat sektöründe en çok etkilenen meslek gruplarından biri de Mimarlar. Mimarların sorunları ve inşaat sektörünün geldiği son durum hakkında İnşaat Noktası olarak Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Halil İbrahim Alpaslan ile görüştük.
Gerçekleştirdiğimiz söyleşide mesleğe ve sektöre ait önemli bilgileri insaatnoktasi.com ziyaretçilerine özel anlattı...
Mimarlar Odası İzmir Şubesi neler yapıyor? Faaliyetlerinizden kısaca bahseder misiniz?
Mimarlar Odası genel olarak anayasada “Kamu Kurumu niteliğinde meslek örgütü” olarak tarif edilmektedir. Dolayısıyla bu tanım gereği iki çalışma alanımız mevcut. Birincisi, kamu kurumu olmamız nedeni ile kamusal çalışmalarımız var bir de meslek örgütü olma nedeni ile mesleğe ve meslektaşa karşı sorumluluklarımız var. Kamusal alanda ne gibi faaliyetler yapıyorsunuz diye soracak olursanız şöyle özetleyebilirim; Kentlerde yaşanan ve bizim meslek alanımıza giren gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Örneğin yeni yapılan imar planlarını veya plan revizyonlarını, kamu kaynakları ile yapılan projeleri meslek ilkelerimiz, kamu yararı ve hukuki açıdan inceliyor, doğru projeleri destekliyor eğer bir sorun varsa da hem kamuoyunu bilgilendiriyor hem de gerekirse hukuki yollara başvuruyoruz. Bu bizim kamuya karşı sorumluluğumuz. Takdir edersiniz ki, bir plan değişikliğini ve bunun kente etkilerini her aktör izleyemez. Ancak bizim meslek alanımıza giren bu tip kamusal işleri izleyip doğru olmaması hakkında bilgilendirme sorumluluğumuz var.
“MİMARLA ÇALIŞMANIN AVANTAJLARINI ANLATIYORUZ”
Yapılan işlerin doğru olup olmadığını üç yönden inceleriz. Birincisi hukuki mi? Yani yasal mevzuatımıza uyuyor mu? İkincisi kamu yararına mı ve son olarak da meslek ilkelerimize uyuyor mu? Eğer uygunsuz bir durum varsa kamuoyunu bilgilendirip yukarıda değindiğim gibi olumsuzluğun engellenmesi için itiraz ve hukuki haklarımızı kullanıyoruz. Ancak bizim her zaman tercih ettiğimiz yöntem planlar ve projeler oluşturulurken sürece dahil olmak ve uyarılarımızı iş işten geçmeden yapmak. Dolayısıyla herhangi bir davaya gerek kalmadan iletişim yolu ile daha iyi planların projelerin üretilmesi için çalışıyoruz. Bu anlamda yeni dönemde Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizle daha yakın ve etkili bir iletişimimiz olduğunu söylemek mümkün.
Kamusal sorumluluklarımızın yanısıra şüphesiz en az onun kadar önemli mesleğimize ve meslektaşlarımıza karşı da sorumluluğumuz var. Bu alandaki çalışmalarımız Genel Merkezimizden Şube ölçeğine kadar farklı düzeylerde gerçekleşiyor. Ülkemizdeki mimarlık ve inşaat sektörünün çağdaş ülkelerdeki düzeye yükseltilmesi adına imar mevzuatının geliştirilmesi, daha etkili denetim mekanizmalarının kurulması gibi çalışmaları ilgili bakanlıklarla Genel Merkezimiz diyalog halinde sürdürüyor, biz de Şube olarak rapor ve görüşlerle bu çalışmalarda Genel Merkezimize destek oluyoruz. Benzer çalışmaları kent ölçeğinde Şube ve Büyükşehir Belediyesi olarak birlikte sürdürüyoruz.
Ayrıca şube olarak yeni çıkan mevzuatlar hakkında üyelerimizi bilgilendiriyor, üyelerimizin bilgilerini güncel tutmak üzere eğitimler ve etkinlikler düzenliyoruz. Örnek vermek gerekirse deprem yönetmeliği değişti bununla ilgili üç adet deprem yönetmeliği eğitimi düzenledik. Yine üyelerimizin, kentimizdeki mimari niteliği arttırmak amacıyla güncel gelişmelerle ilgili haberdar olması açısından etkinlikler düzenliyoruz. Gerek Türkiye’den gerekse yurt dışından tanınır, bilinir meslekleri ile ön plana çıkan meslektaşlarımızı davet ediyoruz. Onlar da sunum yapıyor eğitimler veriyor. Bunun dışında kültürel ve sanatsal etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Mimarlık çok geniş bir alan, kültürel, sanatsal etkinliklerle de üyelerimizin donanımlarını arttırmaya çalışıyoruz.
Bunun yanısıra en önemli çalışmalarımızdan birisi de kamuoyuna, mimar olmayanlara mimarın ve mimarlığın önemini anlatmak.
"İMAR BARIŞI ADI ALTINDA MİMAR-MÜHENDİS OLMADAN MEKANLAR MEŞRULAŞTIRILDI"
Sosyal medya ve kentteki billboardlarda yürüttüğümüz kampanyalarla kentlilerin mimar nedir? Ne iş yapar? Neden bir mimarla çalışmanız gerekir? Gibi sorularına yanıt vermeye çalışıyoruz. Çağdaş ülkelerin oturmuş imar yönetmelikleri ve denetim mekanizmaları sayesinde toplumda bu bilincin oluştuğunu görmekteyiz ancak ülkemizde halen mimarın ne yaptığı, niçin mimarla çalışılması gerektiği gibi konularda arzu ettiğimiz düzeyde bir bilincin olduğunu söylemek güç. Hatta mimar olmadan bina inşa eden bir ülkeyiz. Ne yazık ki “İmar Barışı” adı altında mimar-mühendis olmadan inşa edilen mekanlar meşrulaştırıldı. Bu çok yanlış.
Kamuoyuna özellikle mimarla çalışırsanız ne gibi avantajlarını olur bilincini aşılamaya çalışıyoruz. İlk önce maliyet ekonomi düşünülür ama mimarla çalışmak çok daha ucuza mal olur. Çünkü yaptığımız şey bir bina. Üç yıl beş yıllık kısa kullanımın olduğu bir şey değil elli yıldan fazla ayakta duracak belki. Siz oradaki bir olumsuzluğu onlarca yıl çekeceksiniz hatta belki çok daha fazla masraf etmeniz gerekecek düzeltmek için. Başta mimara da bir ödeme yapıyorsunuz ancak onun karını onlarca yıl kazanacaksınız. Dolayısıyla mimarla çalışmak her zaman daha ekonomiktir.
Burada bir soruna daha değinmek yerinde olur. Biz çoğu zaman mimardan ne talep etmemiz gerektiğini de çok iyi bilmiyoruz. İlk ve orta eğitimimizde sanat, estetik, mimari, mekan kültürü gibi konular çok yer bulamadığı için dolayısıyla bir mimardan mekân talep eden kişi ya da kurum ne talep edeceğini ve nitelikli bir yapının özelliklerine hakim olamıyor. İşin sadece maliyet boyutuyla ilgileniyor. Ucuz olmalı algısı yaygın. Şöyle ki niteliğe önem verilmediğinde nicelik üzerinden ilerleniyor. Bu düzeyde de genelde “en ucuza nasıl proje hazırlatabilirim” ya da “en fazla kaç metrekare alan elde edebilirim” gibi endişeler en önemli kriterler haline geliyor. Bu durumda kim daha ucuza, daha fazla metrekare sunuyorsa o iyi gibi sağlıksız bir algı oluşuyor. Her zaman bir şeyi daha ucuza yapan veya satan bulunur. Ama bazı konularda amaç ucuzunu bulmak değildir. Örneğin tıp veya hukuk konusunda ciddi bir konuyu danışmamız gerektiğinde en ucuz doktoru mu veya avukatı mı ararız? Mimarlığın da bir farkı yok aslında. Ne yazık ki buna çok dikkat edilmiyor. Biz de tüm bunlara karşı mücadele veriyoruz.
- Piyasada Mimarlar ve STK’ların birçok alınan karara karşı çıktığı yönünde bir algı var. Siz içeriden bir göz olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mesleki sorumluluklarımız var. Biz doğru olan şeyi desteklerken yanlış olan durum ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek zorundayız. Bu meslek ahlakı içinde çok önemli bir durum. Yani doğru ve güzel işlerin her zaman destekçiyiz. Olumsuz sonuçlarla karşılaşmamak için önlem niteliğinde sesimizi daha fazla duyuruyor olabiliriz.
- Malum sektör zor günler geçiriyor. Bu yıl inşaat mühendisliği bölümlerinin kontenjanları dolmadı mimarlıkta bu durum nasıl, genç mimarlara ya da mimar adaylarına ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
Bu çok zor bir soru. Bundan beş sene öncesine kadar tanıştığım veya bana danışan herkese kesinlikle mimar olmalısınız diyordum. Çünkü ben mesleğimi çok seviyorum ve mimarlığın çok güzel bir meslek olduğunu düşünüyorum. Herkese de övüyordum. Ancak şu an mesleğin geldiği nokta ve piyasadaki iş şartlarını gördükçe tereddüt ediyorum. İlla mimar ol demeli miyim bilmiyorum. Meslek hala güzel işin manevi tatmin kısmı çok büyük ancak maddi tatmin kısmı her meslekte olduğu gibi gittikçe düşüyor. Mevzuatımızın zor anlaşılır ve yoruma açık olması. Plansız programsız açılan mimarlık okulları nedeniyle nitelikli eğitim ve işsizlik sorunları var. 2000’lerin başına kadar mimarlık fakülteleri nitelikli eğitim veriyordu. Ancak son on beş yıldır çok hızlı bir şekilde mimarlık fakültesi açmaya başladık. Sadece mimarlık değil birçok bölümde de durum aynı. Bu da eğitim kalitesini etkiledi. Gençlere her zamankinden daha fazla çalışıp donanımlarını arttırma görevi düşüyor. Biz de Oda olarak ücretsiz eğitimlerle, konferans, panel ve sempozyum gibi bilimsel etkinliklerle onlara destek olmaya çalışıyoruz.
Geleceğe yönelik şöyle karamsar bir öngörümüz var şu an mimarlar odasının Türkiye çapında altmış bin üyesi var ve yaklaşık kırk bin civarındaki üyemiz aktif olarak mesleğin içinde. Eğitim kurumlarına baktığımızda otuz bin civarında mimarlık öğrencisi. Bundan dört beş sene sonra neredeyse piyasadaki mimar sayısı kadar yeni mezun meslektaş aramıza katılacak. Şu anda yaşadığımız işsizlik sorununun daha da artacağını öngörmek zor değil. Sadece işsizlik de değil, bu koşullarda serbest mimar üyelerimiz iş bulmakta ve emeklerinin karşılığını almakta zorlanıyorlar. Bu nedenle ücretli çalışan meslektaşlarımız da hak ettikleri maaşı alamıyorlar. O yüzden geleceğe dair eskisi kadar iyimser değilim. Mesleğimiz çok güzel çok da seviyoruz ama ne yazık ki durumu da bu. Umudumuzun 2020’nin en azında makro ekonomik düzeyde geçtiğimiz dönemlere göre iyi geçmesi yönünde.
Röportajın 2. Bölümü Yarın
Nihal ÖZKEN - Ayşenur USTAOĞLU
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı