Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği (EİB) tarafından bugün gerçekleştirilen “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve Demir-Demirdışı Metaller Sektörüne Etkileri” toplantısında TÇÜD Genel Sekreteri Veysel Yayan, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) hakkında değerlendirmelerini paylaştı.
Sınırda karbon mekanizmasının, sınırda karbon vergisi mahiyeti taşıdığını dile getiren Yayan, bu mekanizmanın amacını "karbon kaçağının önlenmesi ve Avrupa'daki üretici sektörlerinin rekabet gücünün korunması" olarak ifade etti. Burada, Türkiye'nin büyük ölçüde sıkıntısının, Avrupa yıllardır bu mekanizma için hazırlık yaparken Türkiye'nin mevzuatını dahi görememesi olarak dile getirdi. "Burada kamu idaresinin biraz hızlanmasına ve diğer taraftan da muhataplarımızdan birtakım ek süreler istemesine ihtiyacımız var" diyen Yayan, yalnız olmadığımızı ifade ederek Hindistan, Çin, Güney Kore, kısmen de Japonya'nın da sürece karşı açıklamalarda bulunacağını belirtti. "İnsan sağlığı ve çevrenin yüksek düzeyde korunmaya yönelik gayelerin yanı sıra, Avrupa'daki üreticilerin rekabet gücünü ve yenilik geliştirmeleri şansını artırmak" olduğunu ifade eden Yayan: "Tümüyle sürecin karşısındaymışım gibi bir görüntü vermek istemiyorum, biz buna tamamıyla uyum içerisinde olmak gibi bir arayış içerisinde olacağız. Bunun kolaylaştırılması için hem kendi kuruluşlarımızdan hem kendi devletimizden ve AB komisyonundan birtakım olumlu yaklaşımlar bekliyoruz. Bu, 2023'te başlayıp Ocak 2026'da yürürlüğe girme ve 2026'dan 2030’a kadar da ücretsiz emisyonların sona erdirilmesi gibi bir süreç. Kore'nin kendi uyguladıkları sistemin kabulüne ilişkin süreyi uzatma gibi talebi var. Hindistan'ın talebi var. Bizim de benzeri taleplerimiz olabilir" şeklinde devam etti.
"SKDM sektörlerinde ülkelerin payıyla ilgili duruma bakınca Türkiye'nin AB'ye yönelik payının yüzde 11 olduğunu görüyoruz. Çelik sektörünün diğer SKDM sektörlerinden bir farkı var; 2022 yılında ihracatında yüzde 25 civarında bir gerileme yaşadı. 2023 yılının ilk dört beş ayında da bu yüzde 40'ın üzerinde gerileme şeklinde devam ediyor. Bu olumsuzluktan kaynaklanan başlangıç dönemi bir avantajımız olabilir. Çok fazla ihracat yapmadığımız için çok fazla yaptırımla karşılaşmayacağız gibi düşünülebilir. Ancak bunun dışında kalmayı düşünmenin de rasyonel bir yaklaşım olmayacağını da başından teslim etmek gerekiyor." ABD'nin de benzeri bir sınırda karbon vergisi mekanizması üzerinde çalışmakta olduğunu, diğer bazı ülkelerin de bunu tamamlayıcı uygulamaları olduğunu dile getirirken "Piyasamızın yüzde 50'sinden fazlasının bir şekilde bu mekanizmanın aktif bir şekilde işletildiği bir durumla karşı karşıya kalacağını dolayısıyla bu sistemin içinde olmamanın ciddi olumsuzluklara yol açacağını; tersine bu sistemle bütünleşmenin bize bir öncelik tanıyacağını düşünüyorum." diyerek bu sistemle uyum sağlamak yerine mücadele etmeyi tercih edenlerin dışarıda kaldıkları bir yapının olacağının altını çizdi.
Yayan sözlerine şu şekilde devam etti: "AB'ye hemen yakınında olmanın getirdiği avantajlarla o ekonominin bir parçası olacak şekilde çalışmalıyız. AB'nin hidrojen temini konusunda Türkiye'yi ciddi bir alternatif olarak gördüğünü biliyoruz ancak bunu da değerlendirebilmek için AB ile bu bütünlüğü sağlamalıyız. Sınırda karbon vergisi mekanizmasından en çok etkilenecek ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor."
Bu konuyla ilgili atılması gereken adımlara değinirken, öncelikli olarak "devletin ilgili birimlerinin de meseleleri AB'nin anlaşmaya daha yakın olacağı bir çerçeveye oturtması, onların beklentilerinin de belli ölçülerde karşılanması ve medeni bir ilişki düzeninin kurulmasının" önemi vurgularken potansiyel SKDM maliyetleriyle 2032 yılından itibaren yine çelik sektörünün en fazla etkilenen sektörler arasında olacağını belirterek, bu maliyetleri ödemektense kendi sistemimizi kurup Avrupa ekonomisiyle entegre olabilen bir yapı kazanmamız gerektiğini ifade etti. Avrupalılar'ın 15-20 yıllık sürede gerçekleştirdiği adaptasyonu, Türkiye'nin 2-3 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştirmek gibi zor bir yükümlülük süresine girdiğini söyleyen Yayan, bu konuda yapılabilecekleri ise şu şekilde sıraladı: "SKDM uygulamarıyla ilgili olarak Dünya Ticaret Örgütü ve AB ile görüşülmesi gerekiyor. Bu süreçte karşı karşıya kalacağımız problemlerin muhataplarımız tarafından anlaşılıp bize esneklik gösterilmesini sağlamalıyız. Diğer taraftan, iklim kanunun bir an önce yürürlüğe konulup ets'nin kurulması, detaylarının belirlenmesi, bunun kurulması sonrasında uygulamadan kaynaklanan aksaklıkların tespit edilip gerekli revizyonların yapılması gerekiyor. AB'nin bu konudaki tecrübelerini tümüyle baştan alıp aynılarını tecrübe etmeden bunları gerçekleştirmeliyiz."
Geçen yıl Türkiye'nin üretimde yüzde 13, bu yıl yüzde 20 olmak üzere toplam kümülatif yüzde 33'ün üzerinde düşüş yaşadığına değinen Yayan, "İhracatta da geçen yıl yüzde 25, bu yıl 40'lık düşüş oldu. Bu çok büyük bir daralma, Türkiye için olağanüstü bir kayıp. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor." diyerek durumun ciddiyetinin altını çizdi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı