KABUS gibi bir 2020 başlangıcı oldu.
Elazığ ve Malatya’daki deprem faciasının acısı geçmeden; İdlib’de 8 askerimizin şehit olduğu saldırı haberini öğrendik.
Sonra Van’daki çığ faciasında, 38 vatandaşımızı kaybettik.
Ardından Sabiha Gökçen Havalimanı’nda pistten çıkan uçakta yatirdiğimiz yolcularımız oldu.
Bu arada Manisa sürekli sallanıyor.
Ege’nin her kenti bu sallantılardan etkileniyor.
Şu bir gerçek ki; Anadolu zor bir coğrafya...
Ve yapısal sorunlarımız var.
Yapı stoğumuz iyi değil, her depremde yüreğimiz ağzımıza geliyor.
Ama kötü bir huyumuz var; çabuk unutuyoruz.
Onca acıya, ölüme rağmen unutuyoruz.
İyi mi kötü mü bilemiyorum.
Oysa ders çıkarmamız gerekiyor.
Elazığ’daki deprem büyüktü. 6.8’in yıkıcı etkisi var.
Ancak unutmayın Japonlar 7 üstündeki bir depremde endişeye bile kapılmıyorlar.
Çünkü hazırlıkları buna göre yapılmış, binaları depreme uygun hale getirilmiş.
Bizde yapı stoğu büyük bir sıkıntı ve ne yazık ki kentsel dönüşüm istenilen hızda gitmiyor.
Kentlerin değişimi olarak görülmesi gereken bu fırsat bu sefer de iyi kullanılmıyor.
Yık yap değil istenen; yıkıp yeniden yaratılan şehirlerimiz olmalı.
Bir de öncelik sıralamamız son derece yanlış.
Üç büyükşehirde kentsel dönüşüm uygulamalarına bakıyorum; kentin en lüks yerlerinden başlamış devam ediyor.
Tam tersi olması gerekmez miydi?
Yık yap; kentsel dönüşüm değildir.
Türkiye’nin önceliklerini yeniden belirlemesi gerekir.
İnşaat sektörü özeleştiri yapmalı
FAİZLERİN düşüşü gayrimenkul piyasasını canlandırdığı söyleniyor. Dilerim daha da iyi olsun.
Ama bir yanlışa da devam ediyoruz.
Türkiye’nin büyümesi topyekün olmalı.
Gayrimenkulle büyüme Türkiye’nin yeni döneminde belirleyici olamaz.
Türkiye’nin daha fazla üretip ihracat yapması lazım. Yoksa düzelen moraller kısa sürede yine bozulur.
Bu ülkenin potansiyeli var; kaynaklar gayrimenkule değil, üretime akmalı.
İkincisi ev fiyatlarına bakıyorum; fiyatlar revize ediliyor.
Yükselen maliyetleri anlıyorum.
“Serbest piyasa ekonomisinde rakamları alan satan belirler” diyenleri de duyar gibiyim.
Haklı olabilirsiniz.
Ama şunu da unutmayın.
Türkiye’nin bazı bölgelerindeki rakamlar çok şişik...
Örneğin İzmir Mavişehir’de öyle rakamlar var ki; Avrupa’nın istediğiniz yerinden daha da uygun fiyata ev alabilirsiniz.
Hatta Amerika’dan alabilirsiniz.
“O zaman isteyen gidip oradan alsın!” da diyebilirsiniz.
Ben de zaten alan çok diyorum.
Türkiye’de herkesin oturup bir düşünmesi gerekir.
Bir hatırlatma yapayım istedim
HER lodosta İzmir’de “deniz taşacak” endişesi yaşanıyor.
Evet; taşıyor.
Lodos denizi yükseltiyor Kordon’u tanınmaz hale getiriyor.
Geçenlerde Mavişehir de göl oldu.
Tabii bu bölgede oturanlar isyan etti.
Ama orada oturanlara şunu hatırlatmak isterim. 2010’larda büyükşehir belediyesi o bölgeye bir set örüp taşkınları önlemek istedi.
Bunun imalatına da başladı.
O bölgenin yöneticileri itiraz etti, kıyı kenar çizgisi yasasına uygun olmadığı söylendi.
Ve yapılanlar da yakıldı.
O dönem o yapılmış olsaydı, bugünkü tablo olmazdı.
Şimdi yeniden çözüm üretilmeye çalışılıyor.
Deniz kenarında oturuyorsan; çözümler belli...
Hatırlatmak istedim.
Rekabet güzeldir
TÜRKİYE’nin her yerinde çok sayıda AVM açıldı. İtirazım yok, ben de bazılarına arada gidiyorum. Bakıyorum vatandaşımız da ilgi gösteriyor.
Mavişehir bölgesinde de üç tane AVM yan yana sıralanmış durumda.
Bu kadar alanda bu kadar AVM’ye izin verilmesini ayrı bir tartışma konusu ama yenileri açılınca rekabet de kızıştı.
Benim şikayetim yok.
Örneğin MaviBahçe ünlü sanatçı Haldun Dormen yönetiminde Sahne Tozu Tiyatrosu işbirliğinde MaviBahçe Tiyatro Kulübü’nü kurmuş.
Temel oyunculuk, doğaçlama, diksiyon ve drama eğitimleri verilecekmiş.
Konu sanat ve de tiyatro olunca desteğimiz sonsuz olur.
Yeter ki; AVM’lerimiz sadece mağazalardan meydana gelmediklerini hatırlasınlar, sosyal sorumluluk projelerine destek versinler.
Deprem gerçeğinin
hatırlattıkları
GAYRİMENKUL değerleme platformu Endeksa.com’un verilerine göre ülke genelinde 900 bin adedi aşan konut stoğu var.
İstanbul 260 bin adetle ilk sırayı alıyor. Ortalama konut pazarlama süresinin 73 gün olduğu Türkiye genelinde Muğla en uzun pazarlama süresine sahip il. İstanbul’u 130 bin 3 adetle Ankara, 76 bin 44 adetle İzmir takip etmiş.
Madem gayrimenkul sektörünü lokomotif görüyoruz.
Yatırımların da, projelerin de bu rakamlara göre yeniden değerlendirilmesi gerekir.
Ve bir tezimi daha yinelemek istiyorum.
Türkiye’nin müteahhitlerin değil mühendislerin yaptığı projelere ihtiyacı var.
Deprem gerçeği bunu bir kez daha hepimize hatırlatıyor.
Deniz Sipahi
Comments
No comment yet.