EVA Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Yardımcısı Özdil Şahin, Türkiye‘de yaşlı nüfusun çeşitli sosyal nedenlerden dolayı yalnızlaştığını ve bu sorunun sürdüğünü belirterek, “2000 öncesi dönemde bu sorunun çözümüne yönelik devlet eliyle yapılan huzurevi yatırımları öne çıkmıştı. 2000 yılı sonrasında özel sektör yatırımları hız kazandı. Markalaşmanın henüz yaygınlaşmadığı sektörde gelişim devam ediyor. Türkiye’de ortalama yaşam süresi erkeklerde 75, kadınlarda 80 yaş. Ortalama yaşam süresi ise 78. Türkiye’de yaşlı nüfusun yıllara göre değişimi incelendiğinde, yaşlı nüfusun artış eğiliminde olduğu görülüyor. Aynı zamanda toplam nüfus içerisindeki payı da artıyor” dedi.
|
Kaynak; TÜİK, 2019
55 yaş ve üstü yaşlı bakım evlerinde kalabiliyor
Türkiye’de yasal mevzuata göre 55 yaş ve üzeri kişilerin yaşlı bakım evlerinde kalabildiğini söyleyen Özdil, şu bilgileri verdi: “2018 yılı itibari ile 55 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfustaki payı %18. 2023 itibariyle bu oranın %20, 2040 yılında ise %28 seviyesine çıkması öngörülüyor. 2040 yılı itibariyle 55 yaş ve üstü nüfus iki katına çıkacak, 14 milyon ilave nüfus bu yaş grubunda yer alacak. Maksimum emeklilik yaşı olan 65 yaşa göre bakıldığında ise, Türkiye nüfusunun %8’i 65 yaş ve üstü yaş grubunda. 2023 yılında bu oran %10, 2040 yılında ise %16 seviyesinde olacak. 2040 yılı itibariyle bu yaş grubu nüfusu iki kattan fazla artacak, 9 milyon ilave kişi bu yaş grubunda yer alacak. OECD verilerine göre dünyadaki bazı ülkelerde 65 yaş ve üzeri nüfusun ülke nüfusuna oranına bakıldığında en yüksek oran %21 ile Almanya’da. 2040 senesinde ise Türkiye’nin yaşlı nüfus seviyesinin (%16), İngiltere’nin yaşlı nüfus oranını yakalayacağı öngörülüyor.”
Türkiye’de yaşlı bakım evlerinin 26.501 kişi kapasiteye sahip olduğunu ifade eden Özdil, “55 yaş ve üzeri nüfusun binde 2,2’si yaşlı bakım evlerinde kalıyor. 2040 yılında 55 yaş üstü nüfusun binde 2,2’sinin yaşlı bakım evlerinde kalacağı varsayıldığında minimum 33.000 kişilik kapasiteye ihtiyaç duyulacağı öngörülüyor” dedi.
|
Sosyolojik yapı dikkate alınmalı
Türkiye’deki aile yapısı gereği yaşlıların evde bakılmasının tercih edildiğini söyleyen Özdil, şunları belirtti: “Yaşlılar sosyal olarak yalnızlaşacaklarını düşündükleri için ailelerinden uzakta olan bakım evlerinde konaklamak istemiyor. Ancak hayat tarzları zaman içinde değiştiği gibi tercihler de değişebiliyor. Bazı insanlar eşini kaybetmenin verdiği yalnızlıkla kendilerini huzurevlerinde mutlu hissediyor, buradaki sosyal ortam insanlara daha cazip geliyor. Bu açıdan bakıldığında yaşlıların bakımı için kurulacak merkezlerin, yaşlıların ailelerine ve çocuklarına yakın ve erişilebilir olması gerekiyor. Yurtdışında yaşlı bakım evleri ile fizik tedavi merkezlerinin bir arada düşünüldüğü, termal su bulunan lokasyonlarda yaşlı evi projelerinin geliştirildiği görülüyor. Konsept olarak, yeşilin içerisinde yer alan, yatay mimari ve yürüyüş yapılmasına imkan veren geniş ve eğimli olmayan düz bir bahçe içerisindeki örnekler başarılı örnekler olarak değerlendiriliyor. Dünyada bazı ülkelerde farklı kuşakların iletişimi açısından, kreşler ile yaşlı bakım evlerinin entegre edildiği örnekler görülüyor. Yaşlılar için geliştirilecek projelerde sosyal hayattan koparmayan, yalnızlık duygusu yaratmayan, sosyal bir yaşam yaratma ihtiyacına odaklanılmalı. Bu nedenle ‘huzurevi’ algısı ‘yaşlı bakım köyleri’ algısına dönüştürülmeli.”
Yurtiçi ve yurtdışındaki yaşlı bakım evlerine karşılaştıran Özdil, “Türkiye’deki bazı örneklerde restoran, kafe, spor salonu, hobi odaları, yürüyüş parkuru, açık ve kapalı yüzme havuzları, hamam ve sauna, SPA alanları, sebze ve meyve yetiştirmek için kişiye özel hobi bahçeleri, yoğun bakım üniteleri, fizyoterapi imkanları gibi hizmetler sağlanabiliyor. Yurtdışındaki lüks örneklerde içerisinde açık ve kapalı yüzme havuzları, kütüphane, spor tesisi, golf sahaları, güzellik ve bakım merkezleri, termal su ve kaplıcalar, sauna, dans stüdyosu, tenis kortları ve kulüpleri, gurme restoranlar bulunan yaşlı bakım evlerinin hizmet verdiği biliniyor. Bu örneklerde kullanıcılar için sağlıklı yaşam programları hazırlanıyor, takibi yapılıyor, beslenme ve fitness için danışmanlık hizmetleri de veriliyor” dedi.
Türkiye 20 yıl sonrasını planlamalı
Yaşlı bakım evleri alanında geleceğe yönelik projeler geliştirmek gerektiğini belirten Özdil, şunları kaydetti: “Nüfusu yaşlanmakta olan gelişmiş ülkeler, bakıma muhtaçlık riski ve sorununa karşı alternatif modeller arayışına giriyor ve yapılan yatırımlar sektörü hızla geliştiriyor. Evde bakım hizmetlerinin arttırılması da bu konuda gerekli çözümler arasında karşımıza çıkıyor. Avrupa ülkelerinde nüfusun yaşlanmasıyla birlikte devlet ve özel sağlık sigortası, bireysel emeklilik modellerinin yeniden kurgulandığı görülüyor. Örneğin eşine bakmak durumunda olan kişiler devletten ya da sigortadan bakım parası alabiliyor. Diğer bir konu da yaşlı bakımı konusunda eğitimli ve deneyimli personel ihtiyacı. Bu konuda üniversitelerde çeşitli bölümler açılması ileriki dönemde oluşabilecek ihtiyacı karşılamak için önemli konulardan biri olarak görünüyor. Nüfusun yaşlanması Türkiye’de bugün için acil bir sorun olarak görünmese de, önümüzdeki 20 yıl içerisinde yeni çözüm önerilerine ihtiyaç duyulacak sosyal bir süreç olarak değerlendirilmeli. Planlama yapabilmek ve yol haritası belirleyebilmek açısından bu süre içerisinde gerekli tedbirlerin alınması önem kazanıyor.”
Comments
No comment yet.