Euronews'de yer alan habere göre, bir ekonominin sürdürülebilir bir büyüme modeline sahip olması için kaynakların verimli alanlara aktarılması gerekir. Özellikle imalat sanayinin milli gelir içindeki payının artırılması büyük önem arz etmektedir. Ancak Türkiye’de son 16 yıldır uygulanan politikalar nedeniyle bu başarılamamıştır. Aksine inşaat sektörünün milli gelir içindeki payı zaman içerisinde yükselmiştir. Kaynakların inşaat sektörüne artan oranda aktarılmış olması Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından birisi haline gelmiş olmasına rağmen inşaat sektörü hükümet tarafından her zaman daha fazla desteklenmiştir. (Yazar: Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Daralan inşaat sektöründe bir canlanma yaşanabilmesi için kapsamın borcunu ödeyemedikleri için takibe düşen şirketlerin konutları ile sınırlı olmaması gerekir.
Oysa bir ülkenin sanayi ağırlıklı büyümesi tercih edilmelidir. Çünkü inşaat sektörü dış ticarete konu ürünler üretmiyor. Üretilen tüm ürünler yurt içinde satıldığı için buradan bir ihracat geliri, dolayısıyla bu sektöre bağlı bir döviz girişi, olmamaktadır. Özellikle dış borcun hızla arttığı bu dönem içinde döviz olarak alınan kredilerin bir kısmı inşaat sektörün tarafından kullanılmıştır. Ancak döviz borcunun artmasına da yol açan sektör bu borcu ödemek için gerekli olan döviz kazancını sağlayamıyor.
Bir ekonominin sürdürülebilir bir büyüme modeline sahip olması için kaynakların verimli alanlara aktarılması gerekir. Özellikle imalat sanayinin milli gelir içindeki payının artırılması büyük önem arz etmektedir. Ancak Türkiye’de son 16 yıldır uygulanan politikalar nedeniyle bu başarılamamıştır. Aksine inşaat sektörünün milli gelir içindeki payı zaman içerisinde yükselmiştir. Kaynakların inşaat sektörüne artan oranda aktarılmış olması Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından birisi haline gelmiş olmasına rağmen inşaat sektörü hükümet tarafından her zaman daha fazla desteklenmiştir.
Daralan inşaat sektöründe bir canlanma yaşanabilmesi için kapsamın borcunu ödeyemedikleri için takibe düşen şirketlerin konutları ile sınırlı olmaması gerekir.
Oysa bir ülkenin sanayi ağırlıklı büyümesi tercih edilmelidir. Çünkü inşaat sektörü dış ticarete konu ürünler üretmiyor. Üretilen tüm ürünler yurt içinde satıldığı için buradan bir ihracat geliri, dolayısıyla bu sektöre bağlı bir döviz girişi, olmamaktadır. Özellikle dış borcun hızla arttığı bu dönem içinde döviz olarak alınan kredilerin bir kısmı inşaat sektörün tarafından kullanılmıştır. Ancak döviz borcunun artmasına da yol açan sektör bu borcu ödemek için gerekli olan döviz kazancını sağlayamıyor.
2003 yılından bugüne kadar inşaat sektörünün büyüme oranı ile milli gelirin büyüme oranının karşılaştırdığımız zaman görüyoruz ki büyümenin pozitif olduğu dönemlerde inşaat sektörünün büyüme hızı milli gelirin büyüme hızının iki katından fazla olmuştur. 2008 yılında dünyada yaşanan ekonomik kriz ile birlikte Türkiye’de yaşanan küçülme döneminde inşaat sektöründe küçülme milli gelirin küçülmesinin iki katı kadar olmuştur. Bu da gösteriyor ki ülkede işler bozulmaya başladığında bundan en fazla etkilenen inşaat sektörü oluyor. 2018 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamı da bu durumu destekliyor. Bu dönemde inşaat sektörü %5,26 oranında küçülmüştür.
Hükümet inşaat sektörünü canlandırmak için tedbirler almaktadır. 2017 yılında konut satışlarından alınan KDV oranının %18’den %8’e indirilmesi, yurt dışı yerleşiklerin konut alımlarında KDV’den muaf olmaları gibi düzenlemeler yapılmıştır. Bu ve benzer düzenlemelerin etkisi ile 2017 yılı ikinci çeyreğinde inşaat sektöründe bir canlanmaya yol açsa da yeniden krize girmesini önleyememiştir.
Konut alan yabancılara vatandaşlık veriliyor
Konut sektöründe yaşanan durgunluğun yurt içi talep ile aşılamayacağını gören hükümet yabancıların konut alması halinde Türk vatandaşlığı hakkı verilmesini kolaylaştırdı. Daha önce bir milyon dolarlık gayrimenkul alanlara vatandaşlık verilmesi uygulaması önce 500 bin dolara daha sonra ise 250 bin dolara düşürüldü. Bu uygulamanın etkisi ile yabancılara konut satışında bir miktar artış yaşandığını da vurgulamak lazım. TÜİK’İn açıkladığı verilere göre 2018 yılı Kasım ayında Irak vatandaşları Türkiye'den 1.003 konut satın aldı. Irak'ı sırasıyla, 463 konut ile İran, 261 konut ile Afganistan ve Rusya Federasyonu, 233 konut ile Suudi Arabistan izledi. Bu yolla hem inşaat sektörü canlandırılmak isteniyor hem de ülkeye döviz girişi hedefleniyor.
Konut satışları düşüyor
Yabancıların aldıkları konut sayısı artmakla birlikte Türkiye’de toplam konut satışı düşmüştür. 2018 yılı içerisinde konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre sürekli olarak azalmıştır. Toplam konut satışı ortalama %10’dan fazla düşerken ipotekli konut satışı çok daha hızlı düşmüştür. Kredi faizlerinin yükselmiş olması ve ekonomin geleceğine ilişkin olumsuz beklentilerin etkisiyle ipotekli satışlar neredeyse durma noktasına gelmiştir. Kasım 2018’de ipotekli satışlar bir önceki yılın aynı ayına göre %86 gerilemiştir.
Bankaların inşaat sektörüne kullandırdığı krediler
BDDK’nın Ekim 2018 verilerine göre bankaların inşaat sektörüne verdiği toplam nakdi kredi tutarı 222,7, gayri nakdi krediler ise 154,5 milyar liradır.
Bu kredileri kamu ve özel bankalar tarafından birbirine yakın oranlarda kullandırmıştır.
Ancak kullandırılan kredilerin takibe düşme oranlarında kamu ve özel bankalar arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır.
Özel bankaların inşaat sektörüne kullandırdığı kredilerin takibe düşme oranı %7,87 iken Kamu bankalarında bu oran %1,62’dir. Oldukça ilginç bir veri. Acaba kamu bankaları kredi verirken daha mı dikkatli davranıyorlar? Yoksa bu bankalar inşaat sektöründen olan alacaklarının ödenmemesi durumunda bu kredileri kullananlar ile yeni ödeme planları yapıp takibe düşmesini mi engelliyorlar?
Bankalar inşaat şirketlerinin borçlarını vatandaş üzerinden yeniden yapılandırmak istiyor
Kamu bankaları aylık %0,98 faizli konut kredisi vermeye başladıklarını duyurdu. Ancak istediğiniz konutu değil, kredi kullanacağınız bankaya borcu olan müteahhitlerin yapmış oldukları konutlardan alırsanız bu düşük orandan yararlanabilirsiniz. Kullanılacak kredinin %70’i şirketin bankaya olan borçlarına mahsuben kullanılacak, kalan %30 ise şirkete faaliyetlerinde kullanılmak üzere verilecek.
Böylelikle bankalara olan borçlarını ödeyen müteahhitlerin borçlarının düşük faiz ile kredi kullanacak vatandaşlar tarafından üstlenilmesi sağlanmış olacak.
Ancak kamu bankalarının inşaat sektörüne kullandırdığı kredilerin takibe düşme oranı ile birlikte değerlendirdiğimizde ilginç sorular aklımıza geliyor.
BDDK verilerine göre kamu banklarının inşaat sektörüne kullandırdığı kredilerin takipte olan tutarı 1,28 milyar lira, oran olarak %1,62’dir. Göreceli olarak oldukça düşük sayılan kredileri takibe düşmüş firmaların konutları için mi düşük faiz uygulanacak, yoksa “kredi borcunu ödemeye devam eden şirketlerin” de konutları bu düşük faizden kredi kullanılarak alınabilecek mi? Hangi projelerin bu kapsama alındığı henüz açıklanmadığından bu sorunun yanıtını bilmiyoruz. Ancak inşaat sektöründe bir canlanma yaşanabilmesi için kapsamın borcunu ödeyemedikleri için takibe düşen şirketlerin konutları ile sınırlı olmaması gerekir. Ya da borcunu ödeyemeyen müteahhitlerin kullandığı kredi miktarı, bir sebeple, BDDK verilerine yansıyandan daha yüksek.
Comments
No comment yet.