Çin'in devalüasyon hamlesi, geçen hafta ekonomi gündeminin odak noktasına yerleşirken, yakın dönemde birçok ülkenin söz konusu uygulamaya gittiği görülüyor.
Çin'in art arda üç gün resmi para birimi yuanın değerini düşürmesi sonrasında gündeme gelen devalüasyon, genellikle ülkelerin cari işlemler açığını kapatmak için yaptığı harcama kaydırıcı bir politika olarak biliniyor.
İktisat literatüründe, "sabit döviz kuru sistemlerinde, devletin resmi döviz fiyatlarını yükselterek, milli parasının dış değerini düşürmesi işlemi" şeklinde tanımlanan devalüasyon, malların ihraç fiyatını döviz cinsinden düşürürken, ithal fiyatını ulusal para cinsinden artırıyor.
Bu nedenle de devalüasyonla bir taraftan ihracatı teşvik ederek döviz gelirlerini artırmak, diğer taraftan ithal mallarının yurt içi talebini kısarak döviz tasarrufu sağlamak hedefleniyor. Söz konusu yöntem, enflasyon nedeniyle oluşan iç ve dış fiyat seviyesi farkını, dolayısıyla ödemeler dengesi açığını kapatmak amacıyla da tercih ediliyor.
Devalüasyona giden ülkeler yabancı sermaye girişi sağlarken, ihracatta rekabet üstünlüğü yakalıyor. Ancak, devalüasyonun olumsuz yanlarının, olumlu yanlarından daha fazla olduğu, uzmanlar tarafından vurgulanıyor.
Döviz cinsinden borca sahip ülkelerde, bu yükün daha da artmasına yol açan devalüasyonun, sermaye malları ile teknoloji ithalatını daha pahalı yaparak ülkede bir fiyat artışının yaşanmasına neden olduğu belirtiliyor. Devalüasyonun, özellikle az gelişmiş ve ekonomisi tarıma dayalı ülkelerde ciddi sorunlara yol açtığı da dile getiriliyor.
Yakın dönemde devalüasyona giden ülkeler
Kazakistan Merkez Bankası, 11 Şubat 2014'te tengeyi yüzde 20 devalüe ederken, Arjantin hükümeti 24 Ocak 2015 tarihinde pezoyu yüzde 12,7 devalüe etti.
Azerbaycan Merkez Bankası da 16 Şubat 2015'te manatın değerini, avro karşısında yüzde 33,8, dolar karşısında yüzde 33,9 düşürdü.
Vietnam Merkez Bankası ise en son mayıs 2015'te efektif olmak üzere referans kuru yüzde 1 zayıflatarak dolar karşısında 21,673 donga indirdi.
Türkiye'nin devalüasyon karnesi
Cumhuriyet tarihindeki ilk devalüasyon 7 Eylül 1946 tarihinde gerçekleştirilirken, 1 dolar 1,32 liradan 2,82 liraya yükseltildi.
Türkiye'de ikinci devalüasyon işlemi ise 4 Ağustos 1958 yılında gerçekleştirildi. Bu dönemde Kore Savaşı'nın ardından dış ticaret açığının arttığı ülkede, mal ve hizmet talebinin yükselmesiyle enflasyonist sürece girilmişti. Bu dönemde ithalatta ek olarak 620 kuruş tahsil edilmiş, yani bir dolar 280 kuruştan, 900 kuruşa yükselmişti.
Ülkede, 10 Ağustos 1970 tarihinde yapılan üçüncü devalüasyonla para biriminin değeri yüzde 70'e yakın düşerken, 1970-1980 arası dönem çeşitli kur ayarlamalarına sahne oldu.
Türkiye'de, 24 Ocak 1980 yılında devalüasyon operasyonuyla alınan ekonomik önlemler, ekonomi tarihine "24 Ocak Kararları" olarak geçti. Bu tarihte doların fiyatı yaklaşık yüzde 49 arttı.
Türkiye'nin devalüasyon geçmişine eklenen bir diğer tarih ise 5 Nisan 1994 oldu. Kısa süreli ama çok şiddetli bir krizin başlangıcına da sahne olan 1994 yılında, yüksek cari açık ve kamu açığı verilirken, makroekonomik dengesizlikler de üst düzeydeydi. Ayrıca ülkede döviz rezervleri de oldukça gerilemiş, dış borç stoku ciddi artış göstermiş ve enflasyon 3 haneli rakamlara çıkmıştı.
Tarihte son devalüasyon ise "Büyük Çöküş" diye nitelendirilen 2001 krizinin yaşandığı dönemde gerçekleştirildi. Bu dönemde cari işlemler açığı kontrol dışına çıkarken, borç seviyesi yükselmiş, hızlı sermaye çıkışı yaşanmış ve tüm bunların sonucunda da bankacılık sektöründe ciddi sorunlar oluşmuştu.
Comments
No comment yet.