Demir Bölümü’nün 29 Ekim’deki oturumu, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak geri dönüştürülmüş çelikten üretilen düşük karbonlu ürünlere, yani "yeşil çelik" konusuna ayrıldı. Ancak oturumda yapılan tartışmalar, sektör genelinde “yeşil” sayılacak ürünlerin belirlenmesinde ortak bir anlayış olmadığı ve bu konuda bir uzlaşının sağlanmasına yönelik net bir yol bulunmadığını ortaya koydu.
Küresel Çelik İklim Konseyi (GSCC) İcra Direktörü Adina Renee Adler, konuşmasında “yeşil çelik” terimini kullanmadığını belirtti. Adler, bu terimin hâlâ tanımsız olduğunu ve sürdürülebilirlik konusunun standartlar ve hedeflerle ilgili olduğunu ifade etti. Ayrıca, çelik ürünlerinin emisyon yoğunluğunun da önemli bir ölçüt olduğunu vurguladı. GSCC’nin 2022 yılında emisyonların ölçülmesi ve raporlanması için bir standart oluşturmak amacıyla kurulduğunu hatırlatan Adler, iklim anlaşmaları, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve tüketici taleplerinin bu standartlara yönelik ihtiyacı artırdığını belirtti.
EMR Sürdürülebilirlik Direktörü Patrick Davison ise sürdürülebilirliğin karmaşık bir alan olduğuna dikkat çekerek, “Yüksek fırınlar yeşil olabilir mi?” diye sordu. Davison, yüksek kaliteli malzeme üretildiğini savunan bu tesislerin çevresel ayak izinin oldukça büyük olduğunu ifade etti.
Davison’ın sunumu, araç ömrünü tamamladıktan sonra geri dönüşümcülere malzeme tedarik eden ve bu geri dönüştürülmüş malzemeleri kullanabilen sektöre odaklandı. Avrupa’daki ÖTA’ların (Ömrünü Tamamlamış Araçlar) üçte birinin kaybolduğuna dikkat çeken Davison, EMR’nin daha fazla işlemek amacıyla bu malzemeyi elde tutmak istediğini vurguladı.
Tutarsız Düzenlemeler
Sektörde birçok isim düzenlemelerden şikâyet ederken, Davison, esas sorunun mevzuatın tutarsız bir şekilde uygulanması olduğunu söyledi. Davison, “Sektör olarak yeşil çeliğin ne anlama geldiği konusunda net ve tutarlı bir tanıma sahip olmalıyız,” diye konuştu.
Bölüm Başkanı Shane Mellor ise çelik ürünlerinin daha sürdürülebilir hâle getirilmesinde geri dönüştürülmüş çeliğin öneminin yeterince fark edilmediğini belirterek tartışmayı açtı.
Buna yanıt olarak, SA Recycling CEO’su George Adams, dünya çapında ortak düzenlemeler olmadan çelik üretiminin karbon ayak izini azaltmanın zor olacağını vurguladı. Adams, ABD’de fabrikaların geri dönüştürülmüş çelik yerine demir cevheri peletlerini kullanmasının daha kolay olduğunu belirtti. Ancak geri dönüşümün önemine dikkat çekti ve “Alüminyum, çelik ya da bakır fark etmez; hiçbir şey karbonu geri dönüşüm kadar azaltamaz,” dedi.
Sıfır Emisyonlu Hurda
Galloo Kamu ve Düzenleyici İşler Direktörü Emmanuel Katrakis ise ABD’nin, çeliğin %70’inin geri dönüştürülmüş çelikle üretildiği elektrik ark ocaklarında, Avrupa’dan önde olduğunu söyledi. Katrakis, Avrupa’daki en büyük sorunun enerji fiyatlarını yükselten enerji krizi olduğunu kaydederek, ABD’nin Enflasyon Azaltma mevzuatının karbonsuzlaşmayı teşvik ettiğini ifade etti.
Adler ise emisyon verilerinin tedarik zinciri boyunca toplanması gerektiğini savunurken, Adams hurdaların sıfır emisyon olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Adams, bu tür veri raporlamasının küçük işletmeler için zorluk oluşturacağını vurguladı.
Mellor ise “Bir ürün geri dönüşüm tesisine geldiğinde ömrünün sonuna gelmiştir. Bu noktada sıfır kabul edilmelidir,” dedi. Adler ise bu talebin tüketicilerden ve yatırımcılardan geldiğini belirterek, “Her molekül için %100 hesaplama yapmanız gerekmiyor, ancak giderek daha fazla bilgi talep ediliyor,” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı