Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, konuk olduğu AA Editör Masası'nda, Suriye'den Türkiye'ye gelen sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde sağlık hizmet sunumuna getirdiği yük ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Gaziantep, Kilis ve Hatay başta olmak üzere bölgede yaklaşık 250 bin sığınmacının kamplarda yaşadığını hatırlatan Müezzinoğlu, bunun dışında şehirlerde ve çeşitli ilçelerde de Suriyeli sığınmacıların bulunduğunu ifade etti.
"Bu, sağlık hizmeti sunumunda, zaman zaman yük olarak bizi yoruyor" değerlendirmesinde bulunan Müezzinoğlu, bugüne kadar 120 binden fazla Suriyeli sığınmacının çocuklarının aşılarının yapıldığını söyledi. Müezzinoğlu, "Özellikle aşılama ve koruyucu sağlık hizmeti sunumunda kendi vatandaşlarımıza verdiğimiz bütün hizmetleri onlara da veriyoruz. Türkiye geneline bakıldığında 60 bin Suriyeli misafirlerimizden gelen yeni nesil var" diye konuştu.
"Önümüzde ay, bu hizmetleri alacağız"
Fiziki mekan ve hekim sorunu yaşandığının altını çizen Müezzinoğlu, Suriyeli hekimler ve hemşireler ile ilgili yeni bir çalışma yürütüldüğünü bildirdi. Müezzinoğlu, şöyle devam etti:
"Suriyeli hekim ve hemşirelerden aile hekimliği sistemi kurulacak. Ama bizim hekimlerimiz de olacak. Aile Hekimliğine başvurulur gibi oraya müracaat yapılacak, tedavi düzenlemesini orası yapacak. Onlar sevk ederse oradan hastaneye ya da ilgili yere sevki yapılacak.
Dolayısıyla, bir hizmet alımı şeklindeki yöntemle, hem bizim sağlık çalışanlarımızın üzerindeki yükü azaltmayı hem de oradaki atıl kapasite gibi kendi hekimleri kendi hemşirelerinden istifade edebilme yolunu uygulamaya geçireceğiz."
Bu konuda süreçlerin bitmek üzere olduğunu dile getiren Müezzinoğlu, geçen hafta Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile görüşmelerin yapıldığını bildirdi. Müezzinoğlu, "Bu ay olmasa bile önümüzde ay, bu hizmetleri alacağız. Daha iyi takip ve kontrol edilebilen, daha iyi yönlendirilebilen bir sağlık hizmeti sunumu verilecek" dedi.
"Sığınmacılar, göründüğü ilin dışında hizmet alımı yapamayacak"
Müezzinoğlu, asıl sıkıntının Türkiye genelinde birçok şehirde yerleşen sığınmacılardan kaynaklandığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"İzmir'e İstanbul'a, Ankara'ya gidiyor. Biz, ondan sonra geriden takip ediyoruz ya da sorunu olduğunda bize geliyor. Şimdi, buralarda İçişleri Bakanlığımızın yeni yazılım sistemiyle, kişi göründüğü ilin dışında hizmet alımı yapamayacak. Yani, kayıt altına girecek ve muhatap olduğu alan belli olacak. Örneğin, zaman zaman duyuyorum ki Kırklareli'ne bir grup gelmiş. Hayır. Kırklareli'ne gelen o grup, oranın kamu görevlilerine kaydını, sistematiğini kurdurmadıysa, oradan bir kamu hizmeti alamayacak.
Dolayısıyla, bu sistem, takip edebilen, program yapabilen, yaptığı programın aksıyan yönlerini görebilen ve tedbir alabilen bir noktaya getirecek. Gaziantep, Kilis ve Hatay'ın bu anlamdaki yükünü, yeni planlamalarla hafifletmeye çalışıyoruz."
Suriyelilere verilen poliklinik hizmetleri
Suriyeli sığınmacılara ilişkin Sağlık Bakanlığı'ndan alınan bilgiye göre, şu anda Türkiye'de kayıtlı 220 bin 80 Suriyeli bulunuyor, toplam yapılan harcama miktarı ise 2.233.801.465 TL olarak belirtiliyor.
Şimdiye kadar Türkiye'deki geçici barınma merkezlerine gelen toplam Suriyeli sayısı 528 bin 142. Geçici barınma merkezlerinden ülkesine dönen toplam Suriyeli sayısı ise 308 bin 62.
Suriyelilere kamp içi 2 milyon 701 bin 58, kamp dışı 2 milyon 694 bin 192 olmak üzere toplam 5 milyon 395 bin 250 kişiye poliklinik hizmeti verildi. Bugüne kadar kamplardan hastanelere 499 bin 369 hasta sevk edildi. Toplam 189 bin 638 Suriyeliye yataklı tedavi hizmeti sunuldu. Şimdiye kadar toplam 154 bin 728 Suriyeli hasta ameliyat edildi. Hastanelerde toplam 30 bin 759 doğum gerçekleştirildi.
Suriye'deki çatışmalarda yaralanarak Hatay ilinden 12 bin 311, Şanlıurfa ilinden 2 bin 68, Kilis ilinden 5 bin 621 olmak üzere toplamda 21 bin 800 Suriyeli, Türkiye'ye giriş yaptı.
"50 Filistinli yaralının getirilmesi için izin süreci başladı"
Müezzinoğlu, Gazze'nin yaralarının sarılması için bölgede yıkılan hastanelerin onarımı ve teknik alt yapı desteği ile ilgili de açıklamalarda bulundu.
Hükümet olarak, Filistin'deki tüm sağlık dinamiklerine her türlü desteği verme kararlılığında olduklarını dile getiren Müezzinoğlu, desteklerin TİKA aracılığıyla verildiğini anlattı. Müezzinoğlu, gerek fiziki mekan, gerek sağlık ekibi gerek ilaç ve tıbbi cihaz dahil her türlü yardımın yapılabildiğini, buradaki en büyük sorunun izin alınması ile ilgili olduğunu bildirdi.
Fiziki mekanların yapılması ile ilgili yardımlarda oldukça sıkıntı yaşandığını vurgulayan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"Bölgede yapı devam eden ve yüzde 80 ölçüde tamamlanmış olan bir hastanemiz var. Ancak hastaneleri de bombalayan bir anlayış var.
Filistin'den 200-250 yaralının Türkiye'de yapılmasına ilişkin yaklaşık 2 ay önce anlaşma yapıldı, ama şu ana kadar 98-99 kişi getirilebildi. Bunların bir kısmının ayağı kopuk, bir kısmında açık yara var, bir kısmının kafasında şarapnel parçası var. Bir haftadır 50 yaralının getirilmesi için izinle uğraşıyoruz. Bu 50 yaralının izin süreci bile haftalarca sürüyor."
Türkiye'nin her zaman Filistin halkının yanında olduğunun altını çizen Müezzinoğlu, "Esasında keşke Mısır'ın duruşu Gazze'den Filistin'den yana olsa diye düşünüyorum" diye konuştu.
"Kendi dinamikleriyle"
Özel sektörün kendi dinamikleriyle ülkenin sağlık sorununa çözüm üretebilmelerinin önemli olduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, ''Orada biz onun yanında olmalıyız ama vatandaşı istismar ettirmeden'' ifadesini kullandı.
Diğer taraftan üniversitelerin de sağlık hizmetinde en aktif ve en dinamik şekilde yer alması gerektiğini ifade eden Müezzinoğlu, şöyle devam etti:
''Kamu da bütün bunları organize etmeli. Sac ayağı gibi hepsinden istifade eden, birlikte büyüyen, birlikte gelişen olmalıyız. Biz vatandaşımızı özel sektörün eline teslim eden bir yanlış anlayışa karşıyız ve asla bunu yapmadık, yapmayız. Ama (özel sektör düşmanlığı yaparak her alanı biz dolduracağız hepsini biz yapacağız) o da doğru değil. Özel sektör dinamiklerini doğru, saygın devam etmeli, vatandaşımız buradan hizmet almalı. Oradan hizmet aldığı süreçte biz yine vatandaşın yanında olmalıyız. Onu koruyan, kollayan noktada olmalıyız. Üniversiteler de böyle. İnşallah Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki sağlık hizmetlerinin dinamiklerinin de yalnız askerlerimiz değil, kamu olarak da oraların daha dinamik istifade etmesi yönündeki çalışmaları da devam ettiriyoruz. Milli Savunma Bakanlığımızla, onların da kamuya daha aktif hizmet etmelerini önümüzdeki dönemlerde inşallah başaracağız.''
-''500 milyon tıbbi işlemin dörtte birini özel sektör yaptı''
Yılda 450-500 milyon tıbbi işlem ve girişim yapıldığını bildiren Müezzinoğlu, bunun dörtte birinin özel sektörün alıyor olmasının, kendilerinin yüklerini azalttığını söyledi.
Bakan Müezzinoğlu, şöyle devam etti: ''Bazen poliklinik anlamda onlar daha önde olabiliyor veya organ naklinde veya yoğun bakımlarda, bazı alanlarda kamu önde oluyor. Ama biz bir ile baktığımızda, burada kamu olarak kardiyovasküler cerrahimiz varsa, özel sektöre o izni veriyor. Yeterliyse, özel sektörde bu varsa, kamu olarak açmıyoruz. Niye? Zaten vatandaşa hizmet eden, özel olsun,kamu olsun orada. Ama kardiyovasküler, kanser, yoğun bakımlarda zaten katılım payı alma hakkı yok. Vatandaş kamuya gelmiş, özele gitmiş...Önemli olan o hizmeti alıp almadığıdır. Ama biz hem kamuya açtık, hem özele açtık. Doktor eksiğimiz var diyoruz, tıbbi cihaz tüketicisiyiz, oradaki tıbbi teknolojiye bir yatırım kamu yaptı, bir yatırım da özel yaptı, oraya o kadroyu kurdu, ben kadro kurdum ancak birini idare edebilecek potansiyel varsa, biz hangisi öncelikli olarak burayı yaptıysa, onun orada o hizmetleri vermesine destek veriyoruz''
-Şehir hastaneleri özel hastanelerin genişlemesinin önünü keser
Müezzinoğlu, bir soru üzerine de şehir hastanelerinin devreye girmesinin özel hastanelerin daralmasına yol açmayacağını ancak genişlemelerinin önünü kesebileceğini söyledi.
Şehir hastanelerinde yapımı konusunda gelinen noktanın sorulması üzerine Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
''Etlik'teki muhatabımızla, üstlenicimizle bir ufak sorunumuz kaldı. Bunun dışında diğerlerinin tamamı inşaatlarına hızla devam ediyor. Kayseri, Yozgat, Elazığ, Adana... Gaziantep'te yer değişikliği yaptık, önümüzdeki günlerde başlayacak. Bunlar devam ediyor. Bizim açımızdan, onların bizimle, bizim de onlarla herhangi bir sorunumuz yok. Bir kısmının finansmanını yıl sonuna kadar bulma gibi...Ama öz kaynakla devam edenler var. Zaten taahhütleri başladığı için onlar, gecikince bedel, hızlı bitirince de ödül alıyorlar. Hızlı bitirdiği zaman hızlı kiraya almaya başlıyor. Orada artık bundan sonraki süreçte bir sıkıntımız olmayacak. Hatta bir tanesi, beni şaşırtacak düzeyde en büyüklerden bir tanesi, 'seneye 29 Ekim'de teslim edeceğim' diyor. Süresini yarıdan daha eksik, yani o 36 aylık süreyi neredeyse 16 aya çekti. 'Her şeyim hazır' diyor. Yani 2015'in yıl sonunda teslim ediyorsa çok mutlu olacağız. Ama o da en az bir yıl öncesinden kira almaya başlayacak.''
Eski binalarla ilgili süreç içinde değerlendirme yapacaklarını belirten Müezzinoğlu, eski binaların büyük çoğunluğunun yine hastane olarak devam etmeyeceğini, farklı dönüşümlerle, yine kamunun farklı ihtiyaçlarında değerlendirileceğini söyledi.
-Milli iradenin sağlığının korunması birinci öncelik''
Sağlık turizmine değinerek, bu alanda özel sektöre ve üniversitelere de çok önemli roller düştüğünü anlatan Müezzinoğlu, Türkiye'nin bir çok ilinde sağlık turizmi için önemli potansiyel bulunduğuna dikkati çekti.
Potansiyellerin vizyoner projelere dönüştürülmesi gerektiğinin önemini vurgulayan Müezzinoğlu, Türkiye'de altyapısı olan dinamiklerin bulunduğunu ancak bunlar için ''sağlıklı bir demokrasi''ye ve ''sağlıklı bir milli irade''ye ihtiyaç olduğunu belirtti.
Müezzinoğlu, ''Türkiye demokrasi ve milli iradenin sağlığını koruyabilir ve onu sağlıklı yönetebilirse, o peşinden ekonomik istikrarı getiriyor. Ekonomik istikrar bizim bütün bu hayallerimizi ve projelerimizi gerçekleştirmeyi sağlıyor'' dedi.
Mehmet Müezzinoğlu, 12 yıla bakıldığında demokrasi veya sandığın sağlığının bozulmak istendiğini ancak başarılamadığını ifade ederek, ''Ama başarılmış olsaydı, bütün bunları konuşuyor olabilir miydik? Ne şehir hastanelerini ne Aile Sağlığı Merkezlerini ne sağlık endüstrisini ne sağlık turizmini, bunları konuşamazdık. Sağlık Bakanlığı olarak Türkiye ve milletin kaderi adına, en çok önemsememiz gereken milli iradenin yani sandığın sağlığının korunması birinci önceliğimiz olmalı'' görüşüne yer verdi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı