Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
AA'nın son yıllarda çok farklı bir konuma yükseldiğini belirten Yılmaz, dünyadan Türkiye'ye ve Türkiye'den dünyaya bilgi akışı noktasında AA'nın çok önemli bir misyonu yerine getirdiğini kaydetti.
Başkanlık sistemi konusundaki soruları yanıtlayan Yılmaz, 7 Haziran seçimleri ve sonrasının büyük önem önem taşıdığını ifade etti. Yılmaz, bu dönemi ikinci atılım dönemi olarak gördüklerini vurgulayarak, "12 yıllık süreçte Türkiye birinci atılım dönemini tamamladı ancak bu yetmez. Füzelerin ikinci ateşlemesi gibi, 7 Haziran seçimleri de bunun ateşi olacak. Türkiye değişmeye, dönüşmeye devam edecek" dedi.
Yeni Anayasa tartışmalarının büyük önem taşıdığını kaydeden Yılmaz, 7 Haziran seçimlerinin ardından bu konuyu ülkenin gündeminden düşürmek istediklerini söyledi.
Yılmaz, Türkiye'nin 21. yüzyılda iddialı bir ülke olduğunu belirterek, 2023 hedefleri için temel meselelerin çözülerek ilerlenmesi gerektiğine işaret etti.
Türkiye'nin demokrasisini her geçen yıl daha ileri götürdüğünü belirten Yılmaz, "Demokratik sistemlerde farklı yönetim sistemleri var. Biz de başkanlık sisteminden yana tercihte bulunan bir hükümetiz. Niye bunu istiyoruz? Çünkü, Türkiye'nin istikrara ihtiyacı var. İstikrar, iddialı ülkeler için daha önemli. Çok zorlu bir çözüm süreci var, dış politikada çok güçlü olmamız gereken bir dönemdeyiz. Bunları hesaba kattığımızda biz başkanlık sisteminin çok daha yararlı olacağına inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
Yılmaz, başkanlık sisteminin keyfilik olduğuna dair imaj oluşturmaya çalışanlara dikkati çekerek, kendilerinin doğrusunu anlatacaklarını söyledi.
Türkiye'nin son 12 yılda önemli sıçramalar yaptığının altını çizen Yılmaz, "Önümüzdeki süreçte kanunlardan yollara, eğitimden sağlığa, her alanda daha kaliteli bir ülke inşa etmek istiyoruz. Türkiye için önümüzdeki dönem ince işçilik dönemi başlayacak. Kaba inşaat bitti, artık ince işçilik gerekiyor. Türkiye'nin her noktasını ince ince işleyerek gelişmiş bir ülke yolunda ilerlemeye devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"Hakan Fidan tartışmalarını kapatmak gerekiyor"
Bakan Yılmaz, Hakan Fidan'ın MİT Müsteşarlığına geri dönmesine yönelik soruyu yanıtlarken, Fidan'ın bürokrasiden arkadaşı olduğunu ifade etti.
Fidan'ın çok değerli bir insan olduğunu, ülkenin en önemli sorunlarına katkı yaptığını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Siyasi anlamda bir aday adaylığı söz konusu oldu. Daha sonra adaylığını geri çekti. Bundan sonra MİT Müsteşarı olarak görev yapmaya devam edecek. Bunu tartışma konusu yapmayı anlayamıyorum. Hakan Fidan, önemli sorumluluklar üstlenmiş bir kişi, ülke bekası adına MİT de çok önemli bir kurum. Bu tür ve kurumları ve başındaki insanları yıpratmamak gerekiyor. Seviyeyi dikkate almadan yapılan eleştirileri tasvip etmek mümkün değil. Elbette muhalefet eleştiri yapabilir ama ülkemize hizmet eden insanları korumamız gerekiyor. Bu tartışmaları kapatmak gerektiğine inanıyorum. Bir dönem siyasi arenada demokratik olarak hakkını kullanmaya yönelik iradesi oldu, sonra diğer şekilde ülkeye daha faydalı hizmetler yapacağı kanaati ile görevine geri döndü. Bu tartışmayı geride bırakmalıyız."
"Anayasayı değiştirecek çoğunlukta milletvekili çıkarmak istiyoruz"
Kalkınma Bakanı Yılmaz, 7 Haziran Genel Seçimlerine ilişkin beklentisinin sorulması üzerine de AK Parti'nin bu seçimlerde de başarısını devam ettireceğini söyledi.
AK Parti'nin farklı bir parti olduğunu kaydeden Yılmaz, kurulduktan sonra tek başına iktidara gelmenin istisnai bir durum olduğunu dile getirdi. Yılmaz, partinin iktidardayken de her seçimde oylarını artırdığına işaret etti.
Yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iyi bir geçiş sağlandığını ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
"Kamuoyu yoklamaları yapıyoruz, sürekli sahadayız. Geçmişte bir dönemini bile tamamlayamayan partiler vardı ama AK Parti 12 yıldaki başarı ile konuşuluyor ve biz halkın içindeyiz. AK Parti yine çok büyük bir başarı ile bu seçimden çıkacak, siyasi istikrar devam edecek, bu görülüyor. Dozajının ne olacağı tartışılabilir. HDP'nin barajı geçmesi milletvekili sayımızı etkileyebilir. AK Parti'nin tek başına iktidar olacağına yönelik tartışma yok. Bizim önümüzdeki genel seçimlerdeki amacımız anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olmak ama en azından 330 milletvekilini aşarak anayasayı halkın onayına götürebilecek bir çoğunluğu elde etmek."
Çözüm sürecinde bugüne kadar gelinen nokta ve bundan sonrasının nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Yılmaz, Çözüm Süreci'nin Türkiye'nin en hayati süreci olduğunu söyledi.
Çözüm Süreci'nin Türkiye'nin enerjisini içeride harcamak yerine, enerjisini ortak hedeflere dönük olarak dünya ölçeğinde harcama iradesinin bir yansıması olduğunu ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Çözüm Süreci çok kritik bir süreç, sadece siyasi açıdan değil, kalkınma perspektifiyle de bu iş aynı zamanda Türkiye'nin hızlı bir şekilde gelişmesi, kalkınması özellikle de Doğu'nun Güneydoğu'nun hızlı bir şekilde kalkınması adına hayati bir süreç. Uzun yıllar maalesef kaynaklarımızı boşa harcadık, insan kaynağımızı ve diğer kaynaklarımızı. Terörün, şiddetin iki tür maliyeti var. Bir doğrudan maliyetler, can kaybı, yaralanmalar, yakmalar, yıkmalar, bunlar doğrudan maliyet. Ekonomik olarak baktığımızda bir de dolaylı maliyetler var. Bu dolaylı maliyetler, aslında daha yüksek ekonomik açıdan. Kullanılmayan yaylalar, kullanılmayan turizm potansiyeli, gitmeyen yatırımcılar, gitmeyen doktor, mühendis, nitelikli eleman... Bütün bunlar aslında kayıp. Şimdi işte adeta nadasa bırakılmış bölgenin yeniden canlanma zamanı. İnşallah bir taraftan bu Çözüm Süreci, bir taraftan Gap Eylem Planı, bütün bu çabalarımızla, teşvik politikalarımızla önümüzdeki dönem Doğu ve Güneydoğu'da çok hızlı bir gelişim sağlayacağız. Bu da hem ülke kalkınmasına katkıda bulunmuş olacak hem de kardeşliğimizi pekiştirecek"
"Silahlar olduğu sürece demokratik siyasetten bahsedilemez"
Silahları bırakmanın işin özü olduğunu vurgulayan Yılmaz, silahlar olduğu sürece demokratik siyasetten bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etti.
Demokrasinin başladığı yerde şiddetin biteceğine işaret eden Yılmaz, kendilerinin her türlü fikrin, eleştirinin özgürce ifade edilmesine açık olduklarını söyledi.
Her türlü politikayı, insanların örgütlenerek, sivil toplumda veya siyasi anlamda ifade edebileceğini vurgulayan Yılmaz, "Şiddete yer yok, şiddeti özgürlük diye sunmak, keyfiliği, yakıp yıkmayı özgürlük diye sunmak, demokrasi diye sunmak kesinlikle doğru değil" diye konuştu.
"Uygulamaya bakmak, samimiyeti görmek gerek"
Silahların bırakılmasıyla birlikte Türkiye'de demokratik siyasetin daha da güçleneceğinin altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Herkes o zaman halka gidecek, kendini anlatacak, politikalarını anlatacak. Halkımız da özgür iradesiyle kime destek oluyorsa o iktidara gelecek veya iktidarın ortağı olacak, bu ülkeyi idare edecek. Aksi durumda zaten temsil diye bir şey de olamaz. Baskıyla, korkutarak alınan bir desteğin, demokratik olarak hiç bir anlamı yok. Bence o bir demokratik temsil de getirmiyor ama özgür bir ortamda halkın özgür iradesiyle verilen destek, temsili de getiriyor, demokratik anlamda olgunluğu da getiriyor. Önümüzdeki süreçlerde inşallah bu gündemden kalkar"
Bu konularda uygulamanın, samimiyetin çok önemli olduğunu dile getiren Yılmaz, ortada bir beyan, herkesin sevinçle karşıladığı bir çağrı bulunduğunu ancak uygulamaya bakmak, samimiyeti görmek gerektiğini söyledi.
Bakan Yılmaz, şöyle devam etti:
"İnşallah bunlar gerçekleşir. Geçmişte de gördük zaman zaman provokasyonlar olabiliyor bu süreçlerde, sabote etme çabası içinde olan insanlar olabiliyor. Uzun yıllardır bu ortamdan nemalanan, siyasi olarak veya ekonomik olarak nemalanan kesimler içte ve dışta bunu sabote etmeye çalışabilirler. Buralarda da işin güvencesi bence halkın bizatihi kendisi. Hangi görüşten olursa olsun, hangi partiye oy veriyor olursa olsun, özellikle bölgede yaşayan insanımız, Kürt insanlarımızın bu süreci sahiplenmesi çok önemli. Bir sahiplenme de görüyorum. Geçtiğimiz gün seçim bölgem Bingöldeydim, bir çok insanla görüşme imkanım oldu. Gerçekten bir heyecan var insanlarda, büyük bir mutluluk var, bir sahiplenme var. Ben inanıyorum ki bu süreçten kim yan çizerse, kim bu süreçleri sabote ederse, gerekli cevabı, demokratik olarak halkımızdan alacaktır."
"Çözüm Süreci ile yatırımcılar adeta sıraya girdiler"
Çözüm süreci ile bölgeye yatırımcı ilgisi ve 6. bölge teşviklerinde son durumun ne olduğunun sorulması üzerine de Yılmaz, "Çözüm Süreci'nin başlaması ve bugünlere gelmesi bile büyük oranda etkiledi sahayı. Bu 6-7 Ekim hadiselerini bir paranteze alarak konuşursak, gerçekten çok ciddi bir şekilde ekonomiye bunun yansıdığını ben sahadan görüyorum. Çözüm Süreci ile birlikte yatırımcılar adeta sıraya girdiler, Organize Sanayi Bölgelerinde yer bulamamaya başladık. Batman'da, Mardin'de, Urfa'da bir çok ilimizde çok ciddi anlamda bir yatırım talebiyle karşı karşıya kaldık Teşvik politikalarımız da tabii bunu desteklemiş oldu" değerlendirmesinde bulundu.
GAP Bölgesinde 2002 yılında 9 ilin toplam ihracatının 700 milyon dolara bile ulaşmazken, geçen yıl bu rakamın 9 milyar doları aştığına dikkati çeken Yılmaz, Türkiye'nin ihracatının son 12 yılda 4 kat artarken, GAP bölgesinin ihracatının 13-14 kat arttığını kaydetti.
Bunun nispi olarak sağlanan huzur ortamı, bölgeye sağlanan teşvikler, altyapıya, yapılan yatırımlardan kaynaklandığına işaret eden Yılmaz, üniversitelerden, yollara, hastanelere, eğitim kurumlara kadar bir çok yatırımın sonuçlarını gördüklerini, sosyal göstergelerin de iyileştiğini söyledi.
Bölgede çok daha sağlıklı, iyi eğitilmiş genç bir nüfusun bulunduğunu ifade eden Yılmaz, bölgenin bir taraftan da çok dinamik ve geniş bir uluslararası alan içerisinde yer aldığını, ciddi ticari bağların geliştirilebileceğini kaydetti.
"En büyük teşvik süreci"
"Çözüm süreci aynı zamanda bir refah sürecidir, bir zenginleşme sürecidir, ihracat, istihdam sürecidir. Çözüm süreci en büyük teşvik sürecidir" diyen Yılmaz, çözüm süreci ile GAP'ın birleşerek, bölge ekonomisi açısından yaratacağı katkıya işaret etti.
"Küçük ve orta ölçekte yatırımların güçlü şekilde gerçekleştiğini görüyorum" ifadesini kullanan Yılmaz, Çözüm Süreciyle bağlantılı olarak hem büyük ölçekli yatırımların batıdan doğuya gittiğinin, hem de dış dünyadan yatırımcının geldiğinin görüleceğini söyledi.
"Bölgede özel yatırımları artıracağız"
Kamu yatırımlarının önemine değinen ancak kalkınma için yeterli olmadığını dile getiren Yılmaz, bunun yanına mutlaka özel yatırımları da koymak gerektiğini belirtti.
Türkiye genelinde yatırımlara bakıldığında yüzde 80'inin özel yatırımlar, yüzde 20'sinin ise kamu yatırımları olduğuna işaret eden Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu bölgelerimize gittiğimizde kamunun payının arttığını, özelin azaldığını görüyoruz. İşte önümüzdeki süreçte bu 6. bölge teşvikleri ve diğer destek mekanizmalarımızla özeli daha da artıracağız. 6. bölge teşvikleri devam ediyor. Yüksek oranda istihdam yoğun sektörlerimizi çok yüksek oranda destekliyoruz. Bunun sonuçlarını da ben sahadan görüyorum. Özellikle tekstil, konfeksiyon, ayakkabıcılık gibi emek yoğun sektörler başta olmak üzere, ilk defa Doğu'da Güneydoğu'da sanayileşmenin, özel sektör eliyle sanayileşmenin canlandığını görüyoruz. Diğer taraftan Kalkınma Ajansları kanalıyla hibe programlar yürütüyoruz, KOSGEB kanalıyla KOBİ'lere destekler sunuyoruz. Tarım Kırsal Kalkınma Fonlarından kırsal kalkınmaya dönük projelere destek veriyoruz. İŞKUR kanalıyla mesleki eğitim yapacak özel işletmelerin ihtiyaçlarını karşılıyoruz. TÜBİTAK kanalıyla teknoloji yoğun projelere destek veriyoruz. Bütün bunlarla birlikte bölge gerçekten farklı bir aşamaya geçiyor ekonomik olarak. Yeni GAP Eylem Planımız da aslında tam bu gelişmeleri kapsayan, onlara destek sunan bir içerikte."
HDP'nin verdiği gensoru
"HDP'nin 'kalkınma stratejilerinin KOBİ'lerin sorunlarını çözmediği, bölgesel eşitsizliğe neden olduğu ve doğa katliamına yol açtığı” iddiasıyla hakkınızda verdiği gensoruyu nasıl değerlendiriyorsunuz?' şeklindeki soru üzerine de Yılmaz, bu gensoruları Meclis'in şu anki gündemini zorlaştırmaya, görüşülmekte olan kanunu engellemeye dönük bir çaba olarak gördüğünü söyledi.
Bir taraftan da bu gensoruların bir fırsat olduğunu belirten Yılmaz, "Bu vesileyle inşallah neler yaptığımızı anlatırız, o anlamda teşekkür ediyorum. Neler yaptığımızı, dünyayla mukayeseli, geçmişle mukayeseli neler yaptığımızı anlatma fırsatı olacak" dedi.
"HDP'ye mi teşekkür ediyorsunuz?" şeklinde soru üzerine, Yılmaz, "Bu fırsatı verdikleri için diyelim. Tabii ki gönül ister ki Meclisimiz daha hızlı bir şekilde çalışsın, bütün gensorular yerine, merak ettikleri konuları başka şekillerde sorsunlar biz de cevap verelim. Her zaman cevap vermeye hazırız. Elbetteki muhalefetin eleştiri hakkı var, biz de o eleştirilere en güzel şekilde cevap vermek durumundayız" yanıtını verdi.
Büyükşehirlerin trafik sorunu
Büyükşehirlerin trafik sorunlarıyla ilgili çalışmalarının olup olmadığı sorusuna Bakan Yılmaz, şehirleşmenin kalkınma açışından kritik alanlardan biri olduğunu ifade etti.
Bunun, trafik probleminden mimariye, şehirdeki kültürel sanatsal faaliyetlerden eğitim sağlık hizmetlerine kadar çok boyutlu bir süreç olduğuna işaret eden Yılmaz, "25 dönüşüm programımızdan biri de kentsel dönüşüm hadiseleri. Yeni bir perspektif içinde kentsel dönüşümü sağlamak durumundayız. Bunun içinde trafik meseleleri de var, İstanbul Finans Merkezi gibi projelerin içinde de trafik meseleleri var" diye konuştu.
Akıllı ulaşım sistemlerini daha da geliştirmeyi planladıklarını ifade eden Yılmaz, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adında yer alan "kalkınma"nın insan odaklı ve çok boyutlu kalkınmayı içerdiğini kaydetti.
Dünya ölçeğinde avro/dolar paritesinin geçen dönemde 1,6'lara çıktığını, şu anda 1,07'ler düzeyine kadar indiğini anlatan Yılmaz, avronun değerinde muazzam bir düşüş olduğunu söyledi.
Avrupa'nın uzun süredir durgunluktan çıkamadığını, ABD'nin ise aldığı tedbirlerle büyük oranda sorunları aştığını ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
"Amerikan ekonomisinin Avrupa ekonomisine göre çok daha iyi performans gösterdiği dönemden geçiyoruz. Bu da tabi ülkelerin para birimlerinde yeni bir dengelenmeye götürüyor. Hızlı bir şekilde Amerikan parasının değerinin yükseldiğini görüyoruz. Bunda tabii Avrupa Merkez Bankası politikalarının da önemli bir rolü var. Avrupa Merkez Bankası genişlemeci bir para politikasına karar verdi. Ayda 60 milyar avroya kadar genişleme kararı verdi, tahvil alımı kararı verdi, bu da avronun değerinde ciddi bir düşüş getiren hadise. Parasal genişleme, paranın değerinde düşüşe yol açıyor. Avrupa'nın amacı biraz enflasyon oluşturmak. Deflasyondan kurtulmak. Enflasyon üretmeye çalışıyor çünkü piyasaları canlandırmak istiyor. Bu büyük oranda bizdeki yaşananlar da küresel düzeyde yaşananların yansıması. Bu bir kriz değil. Bu, 2008'lerde yaşananlarla bunu mukayese etmemek lazım."
Bugün dünyada finansal piyasalarda dalgalanmadan, çalkantıdan bahsedilebileceğini belirten Yılmaz, bunun bir süre sonra durulacağını, dünya ekonomisindeki gelişmelere göre de yeniden şekilleneceğini kaydetti.
Bu ortamda siyasi istikrarın önemine işaret eden Yılmaz, "İyi ki Türkiye'de siyasi istikrar var. Allah korusun bugün koalisyon yapısı olsaydı, küresel krizin dünyada yaşandığı bu süreçte, bugün Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Belirsizliklerin arttığı, öngörülebilirliğin azaldığı dönemde siyasi istikrarın önemi bir kat daha artıyor. Türkiye'de çok şükür güçlü bir hükümet var, güçlü bir yönetim ve siyasi istikrar var. Dolayısıyla Türkiye, bu sorunları en iyi atlatan ülkelerden olacaktır" diye konuştu.
Yılmaz, 2008 ekonomik krizi ile karşılaştırıldığında bugün çok ağır bir sorunla karşı karşıya kalınmadığını vurguladı.
Söz konusu dalgalanmada, Türkiye'nin bunu nasıl atlatacağının anlaşılması için bakılması gereken birinci yerin bankacılık olup olmadığı sorusuna Yılmaz, Türkiye'nin bankacılık sisteminin çok güçlü olduğuna dikkati çekti.
"Pozisyonumuzu güçlü tutmak zorundayız"
Bu durumlarda mali yapının çok önemli olduğunu anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Türkiye çok sağlam bir konumda. Bütçe açığı en düşük ülkelerden biri Türkiye. Dolayısıyla, mali disiplin anlamında da çok güçlü konumdayız. Makro ekonomik temellerimiz sağlam. Cari açıkta biraz sıkıntılarımız vardı. Son dönemlerde özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşle bu yıl cari açığın yüzde 4'lere kadar düşebileceğini öngörüyoruz. Biz, petrole de güvenip durmuyoruz, bu fırsatı iyi değerlendirip yapısal reformlarımızı hızlandıracak daha rekabetçi, verimliliği yüksek bir ekonomide bütün bu sorunları karışlamak durumundayız. Dünyayı değiştiremeyeceğimize göre biz, kendi pozisyonumuzu güçlü tutmak, değiştirmek zorundayız."
Ocak ayında cari açığın beklentilerin altında gerçekleşmesine ilişkin soruyu yanıtlarken Yılmaz, bunun son derece olumlu olduğunu söyledi. Yılmaz, ihracatta parite farkından dolayı bir miktar düşüş olduğunu anlattı.
Bölgede yaşanan sıkıntılara rağmen ihracatın devam ettiğini, turizm başta olmak üzere hizmet gelirlerinde artış olduğunu ifade eden Yılmaz, Türkiye'nin bu sene ciddi anlamda cari açığında azalma görüleceğini, rakamın 30 milyar dolarlar seviyesine kadar düşebileceğini öngördüklerini ifade etti.
Orta ve uzun vadeli politikalar ile enerjide bağımlığı azaltmaya dönük çalışmalara devam ettiklerini bildiren Yılmaz, "Bütün bunlarla cari açığımız inşallah orta ve uzun vadede petrol fiyatlarından da bağımsız olarak düşme eğilimini devam ettirecek. Bunu da hep birlikte göreceğiz" diye konuştu.
Doların Türk Lirası karşısında değerlenmesinin ihracata, sanayi üretimine, büyümeye, istihdam ve yatırımlara kısaca ekonomiye nasıl bir etkisi olacağının sorulması üzerine Yılmaz, genel anlamda TL'nin değer kaybetmesinin ihracatçılar ve turizm geliri sağlayanlar için olumlu, yurt dışından girdi ithal edenler için olumsuz bir durum olduğunu söyledi.
Kurdaki hızlı dalgalanmaları çok olumlu bulmadıklarına işaret eden Yılmaz, "Bu, insanları tedirgin eden ortam oluşturuyor. Önemli olan daha istikrarlı bir şekilde fiyatların öngörülebilir olması. Önümüzdeki süreçlerde belirli bir zemine dünyada, ülkemizde oturacaktır işler. Biraz sakin izlemek gerekiyor gelişmeleri ve gerekli müdahaleleri yapmak gerekiyor. Bunun kalıcı bir etkide bulunmayacağını düşünüyorum. Esas hadise yapısal reform gündemidir" şeklinde konuştu.
Döviz, dolar, borsa gibi tartışmalara çok fazla boğulup, daha temel bir takım politikaların yeterince tartışılmadığını belirten Yılmaz, asıl tartışılması gereken konuların, eğitim sisteminin kalitesi, Ar-Ge'ye harcanan para, rekabeti ve esnekliği artırıcı düzenlemeler olduğunu söyledi.
Merkez Bankasının, küresel kriz ortamında başarılı olduğunu anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası gerçekten çok aktif bir şekilde ülkemizin ekonomik risklerini azaltmaya dönük çaba sarf eden kurumumuz. Bu ortamlar kolay değil tabii, hiç bir merkez bankası için kolay değil. Japonya'da, Avrupa'da, Amerika'daki tartışmaları biliyoruz. Merkez Bankamız bu anlamda elindeki imkanlar neyse onları en iyi şekilde kullanarak ülkemizdeki bu kurun istikrarına katkıda bulunmaya çalışıyor. Aşırı hareketlilikleri engelleme yönünde çaba sarf ediyor. Tabii ki Merkez Bankası bunu yaparken dünyadaki gelişmelerin ölçeğini de dikkate almamız lazım. Büyük ölçekli değişimlerde çok hızlı bir şekilde durdurmak veya tersine çevirmek mümkün olmuyor. Ama belli bir süreç içerisinde daha makul bir seviyelerde bu kontrolü sağlamak mümkün olur. Merkez Bankamız da bir takım tedbirler almış durumda en son dün döviz piyasalarından rahatlama sağlayıcı tedbirler de ilan etti. Bundan sonra da gerekli gördüğünde gerekli adımları atacaktır."
Yılmaz, kurların ve diğer fiyatların öngörülebilir olduğu ortamların büyümeye ve yatırıma olumlu katkı sağladığını ifade ederek, "Merkez Bankası da bu perspektifimize katkıda bulunmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.
Özellikle kredi kullanan yatırımcının maliyetlerini düşürmek için hassas davrandıklarını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Güven ve istikrar ortamını daha da pekiştirerek kurumsal anlamda alınması gereken tedbirler neyse onları da alarak, finans enstrümanlarını da çeşitlendirerek, bizim, yatırımcının maliyetlerini düşürmemiz gerekiyor. Bu sadece Merkez Bankasının faiz politikaları değil onu da aşan boyutlar var. Örneğin katılım bankacılığını geliştirmemiz, İstanbul Finans Merkezi çerçevesinde enstrümanlarımızı daha da artırmamız, bankacılık sistemindeki gereksiz maliyetleri olabildiğince hafifletmemiz, yeni bazı finansal mekanizmalar geliştirerek yatırımları desteklememiz gerek. Nitekim dün yaptığımız toplantının (Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki toplantı) sonuçlarından biri de bu oldu. Özellikle sanayicilerimize dönük olarak yeni bir destekleme paketi konusunda çalışmalar yapıyoruz. İstihdamı, yatırımları ve üretimi artırmaya dönük yeni bazı tedbirleri de önümüzdeki günlerde gündeme getireceğiz."
Cevdet Yılmaz, bu ay açıklanması planlanan 2014 büyüme rakamının, Orta Vadeli Program'da (OVP) belirlenenden çok büyük bir farklılık göstermeyeceğini ifade etti. Geçen yılın işsizliğinin yüzde 9,9 olarak açıklandığını hatırlatan Yılmaz, "Çok büyük oranda istihdam sağladığımız halde işgücüne katılım oranı çok fazla arttığı için bir miktar artış oldu ancak yine tek haneli bir işsizliğimiz var. Bu veri bu ortamda son derece sevindirici. Enflasyonda da sevindirici bir rakam gördük. 2014 yılı büyüme rakamınında 3 civarında çıkacağını bekliyoruz. Bir miktar aşağı yukarı olabilir" diye konuştu.
Kalkınma Bakanı Yılmaz, 2015 için yüzde 4 büyüme hedefi koyduklarını anımsatarak, "Bu yılın ilk çeyreğinde mevsimsel etkiler ve baz etkisinden dolayı biraz daha düşük geçebilir. 2015'in ikinci çeyreğinden başlayarak büyümemizin daha da ivmelenmesi bekliyoruz. Yıl sonu itibariyle de yüzde 4 hedefini yakalayacağımızı düşünüyorum. Petrol fiyatlarındaki düşüşün de buna yardımcı olacağını öngörüyoruz. Bakanlık olarak yaptığımız analizde düşük petrol fiyatından yarım puana yakın bir büyüme etkisi bekliyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin son 12 yılda istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme yakaladığını anlatan Yılmaz, "Büyümede 25 dönüşüm programı çok önemli. Önümüzdeki yıllarda bu dönüşüm programlarının hayata geçmesiyle potansiyel büyümemizin en az 2 puan yükselmesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
"Sanayi paketini Başbakan Davutoğlu açıklayacak"
Yılmaz, sanayi sektörüne yönelik bir teşvik paketi hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin soru üzerine de Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki dünkü toplantıda bu konuları tartıştıklarını ve çok faydalı olduğunu söyledi.
Davutoğlu'nun talimatı ile bu konuda bir çalışma başlatıldığını kaydeden Yılmaz, yakın zamanda bunun kamuoyu ile paylaşılacağını belirtti.
Cevdet Yılmaz, buradaki paketin istihdamı ve üretimi artırmaya yönelik olacağını kaydederek, "Burada imalat sanayine özel bir önemle yaklaşıyoruz. Dünyada da insanlar hizmet sektörlerine kaymaya başladılar. İmalat sanayinde çalışmayı arzu edenlerde dünyadakine benzer bir şekilde düşüş görüyoruz. Bunu tersine çevirmeye, sanayide çalışmaya teşvik etmeye, istihdam yoğun yatırımları desteklemeye dönük bir çalışma devam ediyor. Başbakanımız önümüzdeki günlerde bunu açıklayacak" dedi.
Yılmaz, küresel krizde de imalat sanayisi güçlü ülkelerin fırtınalara karşı daha sağlam durduğunu dile getirdi.
Bölgesel düzeydeki sanayileşmeyi de desteklediklerini vurgulayan Yılmaz, "Kalkınma ajanslarımız kanalıyla her bir bölgedeki sanayinin artı ve eksilerine bakıp nasıl dönüşüm sağlayabileceğimize bakıyoruz. Her bir bölgemize özgü sanayi politikamızı sağlıklı bir şekilde sürdürüyoruz" diye konuştu.
"IMF, Dünya Bankası ülkeyi yönetti, o sırada boş kaldık, doktora yaptık"
Bir soru üzerine Bingöl'den Kalkınma Bakanlığına uzanan kariyer hikayesini de paylaşan Yılmaz, lise eğitimine kadar Bingöl'de kaldığını, lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde tamamladığını, daha sonra da Devlet Planlama Teşkilatı'nda uzman yardımcısı olarak görev aldığını ve kurumda 18 yıl çalıştığını anlattı.
Bilkent Üniversitesi'nde doktora yapma imkanı bulduğunu ifade eden Yılmaz, "Doktoraya şöyle zaman ayırdım, bizden bir önceki hükümet döneminde Sayın Bahçeli planlamadan sorumluydu. Krizler yaşandı, IMF, Dünya Bankası, onlar gelip ülkeyi yönettiler, o sırada boş kaldık doğrusu biz de planlamada, gidip bir doktora yaptık" diye konuştu.
Bu süreç içerisinde Avrupa Birliği'nden sorumlu genel müdürlük görevine kadar yükseldiğini ifade eden Yılmaz, müzakere sürecinde önemli sorumluluklar aldığını belirtti.
Yılmaz, 2007 ve 2011 yıllarında memleketi Bingöl'den milletvekili olarak seçildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Bu süreç benim açımdan da onur verici bir süreç. Uzman yardımcısı olarak girdiğimiz bir kurumda Allah bakan olmayı nasip etti... Gençlere bizim daha fazla rol model olmamız lazım. Sadece siyasetçilerin değil, bürokratların, iş dünyasının, sanat dünyasının her alanda insanların olumlu yönde rol model olmasında fayda var. Emeği, çalışmayı daha fazla vurgulamamız gerekiyor. Türkiye olarak da birey olarak da daha iyi yerlere gideceksek, ter dökerek bunu yapacağız. Kolay yollardan, hızlı yollardan değil. Çalışarak, uğraşarak, emek harcayarak bir yerlere gelmemiz gerekiyor. Kalıcı başarı da bu şekilde oluyor.
Genç arkadaşlara şunu tavsiye edebilirim: O an yaptığınız işe yoğunlaşmanız lazım. Başka şeylere çok fazla kafa yormamanız, konsantre olmanız lazım. Bulunduğunuz görevi başka yer için bir basamak gibi görmemeniz lazım. O anki işe yoğunlaşarak 'işi en iyi şekilde nasıl yaparım' diye gayret etmenin başarıda önemli olduğunu düşünüyorum. Eğitimde de iş hayatında da... Kendi adıma da bunu yapmaya gayret ettim. Bakanlık tabii ki bir taraftan sadece emek ile olabilecek bir şey değil, biraz da 'nasip, kısmet işi' diyelim. Cenabı Allah'ın bize lütfettiği, nasip ettiği bir görev, çok şerefli bir görev, biz de elimizden geldiğince en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz."
Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şenol Kazancı da kendisinin Bakan Yılmaz'ı Ankara'da tanıdığını belirterek, "Gördüğümüz pek çok işte, aslında en arkasında, en merkezinde Sayın Bakanımızı buldum, o yüzden kendisine özel bir sempatim ve hayranlığım vardır" dedi.
Kalkınma Bakanı Yılmaz'a toplantının sonunda, ortaokul yıllarına ait bir fotoğraf hediye edildi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı