Sanayi Devrimi ile birlikte kireç ocakçılığı ve üretiminin sanayileşmeye başladığını belirten Tolungüç, artan talebi karşılamak için büyük kapasiteli fırınların devreye alındığını ifade etti. Kirecin yalnızca inşaat sektöründe değil, tarım, gıda ve hayvancılık alanlarında da önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Tolungüç, teknolojik gelişmelerin sektöre sağladığı katkılara dikkat çekti.
AB Standartlarında Üretim
Teknolojinin en büyük getirilerinden birinin, yakıtın fırınlara doğrudan kalsinasyon bölgesine püskürtülerek enjekte edilmesi olduğunu söyleyen Tolungüç, bu yöntemle kanserojen gaz oluşumunun engellendiğini belirtti. “Eski dönemde ne bulunursa yakıt olarak kullanılıyordu ve bu hiç çevreci bir yöntem değildi. Günümüzde yakıt doğrudan 1000 dereceye ulaşan kalsinasyon bölgesine veriliyor, böylece zararlı gazların oluşumu engelleniyor. Türkiye’de son yıllarda Avrupa Birliği standartlarında üretim yapılıyor ve kurulan tüm kireç fırınları modern teknolojiye sahip. Çift şaftlı fırın sistemleri sayesinde baca gazları geri kazanılıyor, böylece daha az yakıt tüketiliyor” dedi.
Sektörel Zorluklar: Ham Madde ve Enerji Maliyetleri
Sektörün en büyük sorunlarından birinin ham madde güvencesi olduğunu vurgulayan Tolungüç, “Firmalar, ham madde teminatı sağlanmış şekilde yatırım yapmak istiyor. Bunun yanı sıra madencilik sektörünün genel sorunu olan ruhsat ve izin süreçlerinin uzunluğu, sektörümüzü de doğrudan etkiliyor. Yeni mevzuatlar sektörde zaman zaman tedirginlik yaratıyor, ancak bunlar ilgili bakanlıklarla iletişim halinde çözülebilecek konular” ifadelerini kullandı.
Enerji maliyetlerinin de sektör için önemli bir zorluk olduğunu belirten Tolungüç, üretim süreçlerinde yakıt ve elektriğin büyük bir paya sahip olduğunu dile getirdi. Ayrıca ara eleman istihdamında yaşanan sıkıntılara da değinerek, “Meslek yüksekokullarının güçlendirilmesi bu sorunun çözümüne katkı sağlayacaktır” dedi.
Çevresel Sürdürülebilirlik Çalışmaları
Sektörün çevresel etkilerine de değinen Tolungüç, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve karbon yakalama teknolojileri üzerine çalışmalar yürütüldüğünü belirtti. “Baca gazlarından çıkan karbondioksitin azaltılması, yakalanması ve farklı endüstrilerde değerlendirilmesi gündemimizde. Bunun yanı sıra biyoyakıt kullanımı önem kazanıyor, ancak bu alanda sürdürülebilirlik büyük bir soru işareti. Yakıtın kalorisinin, neminin ve kül oranının sürekli aynı seviyede olması gerekiyor, aksi takdirde üretim süreçlerinde dalgalanmalar yaşanabiliyor” dedi.
Sektörün sadece çevresel değil, sosyal etkilerini de göz önünde bulundurduklarını belirten Tolungüç, “Madencilikte insanı ve çevreyi önceliklendirerek üretimi şekillendiriyoruz. ÇED süreçleri kadar toplumsal etkileri de dikkate alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı