17 Ağustos Marmara Depremi'nin dün 21’inci yıl dönümüydü. Bu konuda pek çok açıklama pek çok uyarı yapıldı ama İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, depremi uzun uzun konuşmak yerine bir afet yaratmaması için gerekli önlemler üzerine konuşulmasının gerekliliğine dikkat çekiyor.
Depremin hayatımızın bir gerçeği olduğunu hatırlatan İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, İnşaat Noktası’na önemli açıklamalarda bulunarak deprem gerçeğini bir kez daha masaya yatırdı. Ülkemizde daha çok afet sonrası çalışmalar üzerinde yoğunlaşıldığını belirten Ayatar, “Ulusal deprem strateji ve eylem planı gibi bir planımız var. Bu planda adet öncesi, afet anı ve afet sonrası ile ilgili olarak stratejiler belirlenmiş sorumlu kurum ve kuruluşların yapacakları tanımlanmıştır. Ve bu yapacakları için bir süre de belirtilmiştir. Ancak bugün itibariyle bu planın çok gerisinde kaldığımızı görmekteyiz. Örneğin, başta kamu binaları, hastaneler ve okullarımız olmak üzere 2017 yılına kadar tüm binaların deprem risklerinin belirlenmesi konusunda envanterinin çıkartılması gerekiyor. Henüz bu çalışmanın gereğinin yerine gelmediğini görmekteyiz. Bu noktada, yapılarımızın deprem güvenliği konusuna siyaset üstü bir yapı kazandırılmalı ve devlet politikası haline getirilip öncelikli konumuz haline gelmelidir. Tehlikeyi riske dönüştürmemek için afet öncesi çalışmalara daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Zamanlaması geçte olsa yapı güvenliği konuşmamız gerekiyor. Geleceğimizi düşünerek bir başlangıcı işaret edip “o gün bugün olsun” diyebiliriz” dedi.
“Devlet politikası haline getirilmeli”
Halkın ihtiyacı olan bilginin deprem anında yapısının güvenli olup olmadığı konusu olduğunu söyleyen Ayatar, “Deprem olacağını çok net biliyoruz. Yerbilimciler, gerek saha çalışmaları gerekse tarihsel depremleri baz alarak bizi uyarıyor. Depremin olacağı ile ilgili verdikleri bilgiler doğrudur. Yapı güvenliği konusu bir an önce gündem haline gelmeli ve gereği yapılmalıdır. Bununla beraber çok net ifade etmek gerekir ki, depreme dayanıklı yapı tasarımı, tamamen inşaat mühendislerini ilgilendiren bir konudur. Yapı ve yapı-zemin etkileşimi, İnşaat Mühendisliğinin çalışma konuları arasındadır. Her vatandaşın güvenli konutlarda yaşamaya hakkı vardır. Devletin de bu noktada gerekli önlemleri alma sorumluluğu vardır. Elbette bu sorumluluk ciddi bir çalışmayı gerektiriyor. Yapı güvenliği çalışmalarının süratle başlatılması, bilimsel metotlarla sürdürülmesi ve yapı güvenliği kavramının siyaset üstü bir statüye kavuşturularak bir devlet politikası haline getirilmesi elzemdir. Yapı üretimi neredeyse tümüyle kontrolsüz müteahhit-taşeron sisteminin insiyatifine bırakılmamalı; proje üretiminden, imalat sonuna kadar bütün aşamalarda tavizsiz bir kamu denetimi için bütünsel bir sistem oluşturulmalıdır. Bu kapsamda Yapı Denetim, Şantiye Şefliği, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği gibi alanlardaki mevcut uygulamalar gözden geçirilmeli, bunların tümünde mühendis ve mimarlar özne olmalıdır” diye konuştu.
‘Kentimizin altyapısı göz ardı edilmemelidir’
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar konuşmasına şöyle devam etti: “Deprem sadece yapı özelinde değildir. Yabancı terminolojide "Life Line" olarak ifade edilen, yani yaşam hatları olarak belirlenecek tüm altyapının da depreme hazırlıklı hale getirilmesi gerekmektedir. Yani yine bir kez daha vurgulamak gerekirse, tek tek yapılardan kamu binalarına; sokaklarımızdan, parklarımızdan kavşak ve köprülerimize, ulaşım merkezlerine varıncaya kadar bütün bir kenti deprem anı ve sonrası için hazır hale getirmeliyiz. Kentsel Dönüşüm uygulamalarına da bu bakışla yaklaşmalı, kentsel dönüşüm deyince eski binayı yıkıp, yerine yenisini yapmayı anlamamalıyız.”
İzmir’de durum ne?
İzmir için ise Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından 2018 yılında Bayraklı İlçesi’nde saat 02:00’de 7 büyüklüğünde olacak bir deprem üzerine hazırlanmış bir senaryo çalışması bulunduğunu söyleyen Ayatar, “Bu senaryonun sonuçlarına baktığımızda ilçeler bazında karşılaşacağımız yıkılacak/ hasar görecek bina sayısı ve can kaybı sayısı tahmini olarak belirlenmiştir. Günümüzdeki bina sayısı göz önüne alınarak bu sayılar güncellenebilir ve mevcut durumumuza dair bir öngörü çıkartılabilir. Bu karşılaşacağımız muhtemel tablo hakkında bize bilgi verecektir. Ancak asıl olan hangi binaların hasar göreceğinin tespit edilmesi ve gereğinin yapılmasıdır” dedi.
Haber: Gülçin Sezen Karaegemen Soylu
Yayınlayan: Nihal Özken
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı