Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) çelik sektörüne dair yayınladığı bültende sektörün geçtiği zor dönemi ihracatla telafi etmeye çalıştığına dikkat çekti. İşte o bülten;
Korumacılık önlemleri, ticaret sapmaları, AB’nin kota uygulamaları ve iç ve dış piyasada yaşanan tüketim kayıpları sebebiyle zor bir dönemden geçen Türk çelik sektörü, kayıplarını ihracatla telafi etmeye çalıştı. Bu arada, AB tarafından gözden geçirme sonrası yürürlüğe alınan yeni uygulamaların, doğrudan Türkiye’yi hedef aldığı gözlendi.
AB’nin, 2018 yılındaki geçici ihracat fazlasını gerekçe göstererek, Türkiye’ye kota uygulaması ve yassı ürünlerde ilave sınırlama getirmesi, geçmiş yıllarda AB lehine verilen açığın dikkate alınmadığını ve aramızda bulunan Serbest Ticaret Anlaşması hükümlerinin aksine serbest ve adil ticaret yaklaşımından giderek daha da uzaklaşıldığını ortaya koydu.
Türk çelik sektörünün, koruma tedbirleri kapsamında uygulamaya aktarılan vergiler yüzünden ABD’ye yapamadığı ihracatı, AB’ye yönlendirdiği iddiaları, ABD’nin sadece Türkiye’ye yönelik olarak uyguladığı ilave %25’lik vergiyi kaldırması sonrasında mesnetsiz kaldı ve Türkiye, ticaret sapması bakımından AB ile aynı konuma geldi.
AB, dampingli ihracat yapan Çin’in de içinde olduğu çeşitli ülkelere önlemler uygulamaya başlamasıyla, AB tüketicileri kaybettikleri yaklaşık 5 milyon ton civarında çelik talebini, en yakın ve güvenilir tedarikçi olarak gördükleri Türkiye’ye yönlendirdi. Türkiye, AB çelik piyasasında oluşan bu açığın ancak yarısını karşılayabildi ki tarihsel süreç içerisinde Türkiye ilk kez bu dönemde AB ile ticaretinde denge oluşturabildiği için AB korunma önlemlerinin hedefi oldu.
Yılın ikinci çeyreğinde Türkiye’nin AB’ye ihracatı azalırken, ekonomisindeki riskleri artmaya devam eden AB’nin Ülkemize ihracatını artırması ve son aylarda AB’deki çelik tüketiminin düşmesi, Türk çelik piyasasının adeta AB üreticilerinin arka bahçesi haline gelmesine yol açtı. Avrupa Komisyonu, kendi pazarlarını ve üreticilerini korumak amacıyla Şubat ayında 28 çelik ürün için nihai koruma önlemleri almış iken, Türkiye pazarı bu konuda savunmasız kaldı.
"UKRAYNA, TÜRKİYE İÇİN CİDDİ BİR TEHDİT OLUŞTURUYOR"
Diğer taraftan, dengeli ticaret şartları çerçevesinde incelendiğinde yassı çelik ithalatı yaptığımız bölgelerin neredeyse hiçbirine Türk üreticileri tarafından ihracat yapılamadığı görülmektedir. Yassı çelik ithalatımızın %40’ını oluşturan BDT bölgesinden yapılan ithalatın %80’i dahilde işleme rejimi kapsamında vergisiz olarak ve dampingli fiyatlarla gerçekleştirilmektedir. BDT bölgesi, üretiminin yarısını ihraç eder ve tüm dünya tarafından alınan önlemlerle engellenir iken, Türkiye bu bölge için açık pazar olmaya devam etmektedir. Doğal kaynakları ve doğrudan/dolaylı devlet yardımları etkisi ile maliyet avantajı bulunan Rusya ve Ukrayna’nın ana pazarı Türkiye’dir. Tüketiminin 5 katı üretim yapan, tüketimi 4 milyon ton olmasına rağmen 40 milyon ton kapasitesi bulunan Ukrayna ise kendisine en yakın pazar olan Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Bununla birlikte, Ukrayna hurda ihracatına 60 $ vergi getirerek, Rusya ise 4 milyon ton olan hurda ihracatına, 1 milyon ton kota uygulamasına tabi tutarak kendi üreticilerine ciddi maliyet avantajı sağlamakta, Türkiye’nin bu konuda herhangi bir karşı tedbiri bulunmamaktadır. Türkiye’nin bu bölgelere ihracatı yoktur ve tek taraflı ticaret söz konusudur.
Aynı şekilde Asya bölgesinden ithalatın çoğunluğu, en büyük ihracatçı Çin ve STA kapsamında Güney Kore’den yapılmaktadır. İhracatı birçok bölge tarafından engellenen Brezilya da ithalattan pay alıyor iken Türkiye’nin bu bölgelerin hiçbirine ihracatı yoktur.
Hal böyle iken yaşanan yüksek oranlı tüketim daralmasına rağmen ithalat yüksek oranlarda devam ederse son dönemde yapılan yeni yatırımlar ile oluşturulan kapasitenin boş kalması, mevcutta %10 azalmış olan ham çelik üretiminde kayıpların artarak devam etmesi, yeni yatırımların gerçekleşmemesi gibi sonuçlarla 300 bin kişiye istihdam sağlayan, Türkiye ekonomisi ve sanayisi için stratejik öneme sahip olan çelik sektöründe, daha ciddi kayıplarla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bu gelişmeler dikkate alınarak, Türk çelik sektöründe yaşanan tahribatın etkilerinin azaltılmasını teminen, ABD ve AB’nin yaptığı gibi korunma tedbirlerinin süratle uygulamaya aktarılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı