Başkent Washington’da, Capital One Arena’da gerçekleşen 2 gün önce yemin töreninde konuşan Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararını, “Acilen, tek taraflı ve adil olmayan Paris anlaşmasıyla bağları koparıyorum” ifadeleriyle duyurdu. Konuşmasında, anlaşmanın “yanlı” olduğunu savunan Trump, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin çevreyi kirletmeye devam ederken ABD’nin karbon salımını sınırlandırmasını adil bulmadığını belirtti. Trump, “Çin cezasız bir şekilde çevreyi kirletirken Amerika Birleşik Devletleri kendi endüstrilerini sabote etmeyecektir” dedi.
Aşırı Sağcı Müttefiklerden Destek
Trump’ın bu kararı, hem ABD içinde hem de dünya genelinde aşırı sağcı müttefiklerinden destek buldu. Politico’da Sara Schonhardt, Zack Colman ve Karl Mathiesen tarafından kaleme alınan bir makalede, Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararının küresel iklim çalışmalarını daha derinden etkileyebileceği vurgulandı. Makalede, dünyada yükselen aşırı sağcı eğilimlerin bu etkinin başlıca nedenlerinden biri olduğu ifade edildi.
Ekonomik Gerekçeler Tartışmalı
Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmenin ABD ekonomisine “bir trilyon doların üzerinde” kazanç sağlayacağını iddia etti. Ancak bu değerlendirmeler, Politico’daki makalede “temelsiz” olarak nitelendirildi. Trump, ilk döneminde de Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme niyetini dile getirmiş ve 2020 yılında ABD’yi anlaşmadan resmen çekmişti. Trump’ın ardından başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden ise, göreve geldikten hemen sonra ABD’yi anlaşmaya yeniden dahil etmişti.
Paris İklim Anlaşması ve Hedefleri
Paris İklim Anlaşması, 12 Aralık 2015’te Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı’nda (COP21) kabul edilmişti. 4 Kasım 2016’da yürürlüğe giren anlaşma, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2 derece altında tutmayı ve mümkünse 1,5 dereceyle sınırlandırmayı hedefliyor. Kyoto Protokolü’nün 2020 yılında sona ermesiyle birlikte Paris Anlaşması, iklim değişikliğiyle mücadelede yeni bir çerçeve oluşturdu.
Çevre Politikalarına Etkileri
Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı, ABD’yi küresel iklim krizine karşı yürütülen çalışmalardan izole etmiş durumda. Ayrıca, bu kararın yurt içinde çevre düzenlemelerine yönelik birçok düzenleme karşıtı adımla paralel şekilde ilerlediği görülüyor. Trump Yönetimi, otomobiller için yakıt verimliliği standartlarından elektrik santrali emisyonlarına getirilen kısıtlamalara kadar 100’den fazla çevre düzenlemesini geri çekti.
Kömürle çalışan elektrik santrallerine yönelik kısıtlamaların hafifletilmesi ise bu değişikliklerin en sembolik olanı olarak öne çıktı. Trump, bu eylemleri ABD enerji sektörünü canlandırmak ve kömür üreten bölgelerde istihdamı artırmak amacıyla gerçekleştirdiğini savundu. Ancak uzmanlar, bu hamlelerin ABD’nin emisyon hedeflerine ulaşmasını zorlaştıracağını belirtti.
Uluslararası Tepkiler
Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, diğer ülkeleri de iklim taahhütlerini azaltmaya teşvik eden olumsuz bir örnek olarak değerlendirildi. Buna rağmen, özellikle Avrupa ülkeleri anlaşmaya bağlılıklarını yeniden teyit etti ve emisyonları azaltma çalışmalarını hızlandırdı. Ancak ABD’nin çekilme süreciyle birlikte küresel enerji kaynaklı karbon salımları 2018 yılında %1,7 oranında artış gösterdi.
Trump’ın bu kararının uzun vadeli etkileri ve uluslararası tepkiler yakından takip ediliyor. ABD’nin iklim krizine karşı oynayabileceği liderlik rolü, bu kararlarla birlikte bir kez daha tartışma konusu haline geldi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı