Irak ve Suriye’deki terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıların bertaraf edilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Tezkereye ilişkin görüşmelerin tamamlanmasının ardından, CHP milletvekillerinin oylamanın açık oylama yöntemiyle yapılmasına ilişkin öngergesi iktidar ve muhalefet milletvekillerince kabul edildi.
Daha sonra elektronik cihaz ile yapılan açık oylamaya 396 milletvekili katıldı. Irak ve Suriye tezkeresi, 98 ret oyuna karşı 298 oyla kabul edildi.
Tezkere Resmi Gazete'de
Irak ve Suriye'deki terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıların bertaraf edilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektiği Takdirde Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Aynı Amaçlara Yönelik Olmak Üzere Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye'de Bulunması, Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Risk ve Tehditlerin Giderilmesi İçin Her Türlü Tedbirin Alınması ve Bunlara İmkan Sağlayacak Düzenlemelerin Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin Anayasanın 92'nci Maddesi Uyarınca Hükümete Bir Yıl Süreyle İzin Verilmesine Dair Karar" yer aldı.
Karara göre, Türkiye'nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğe dönük risk ve tehditler, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde arttı. Irak'ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürüyor. Suriye ve Irak'ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artış gözleniyor.
Bu nedenlerle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararlarıyla Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BM üyesi tüm ülkelere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulduğu belirtildi.
İlave tedbirler almak ulusal güvenliğin gereği
Bütün faktörler gözönüne alındığında ilk olarak 2007 yılında çıkan ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi ile 2012 yılında çıkan ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresini zaruri hale getiren risklerin devam etmesi ve yeni unsurların da devreye girdiği belirtildi.
Irak ve Suriye'deki güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave tedbirler almanın, ulusal güvenliğin gereği olduğu kadar uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülük haline de geldiği kaydedildi.
Irak'ın toprak bütünlüğünün, milli birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye'nin, terör gruplarının Irak'taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı askeri, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak sürdürmek durumunda olduğu ifade edildi.
Sivillere yönelik saldırılar sürüyor
Suriye'de rejimin 4. yılına giren şiddet politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve tehditlerin artmakta olduğu belirtilen kararda, şunlar bildirildi:
"Rejim sivillere yönelik saldırılarını ayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca meşruiyetten yoksun iktidarını idame ettirebilmek amacıyla terör gruplarına destek vermekte, etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları fiili çatışmaya dönüştürmeyi hedefleyen bir siyaset izlemektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği terör gruplarının, nüfuz arayışları çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik bunalımı derinleşmiştir.
Esad rejiminin desteği ve işbirliği sayesinde Suriye'deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist gruplar, eylemlerini Irak'a da taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı, terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş, bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit haline gelmiştir."
Türkiye'nin söz konusu risk ve tehditleri artan oranda en fazla hisseden bölge ülkesi olduğu, buna karşı kayıtsız kalmasının beklenemeyeceği belirtildi.
Klor gazının "sistematik biçimde ve müteaddit defalar" kullanılması...
Bugüne kadar Suriye kaynaklı saldırılarda çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Rejimin şiddet politikasıyla terörist unsurların baskısı arasında sıkışan sivil halkın güvenli bir sığınak arayışı çerçevesinde ülkemize yönelme istidadı devam etmektedir. Suriye'deki çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç hareketinin kapsamının genişleyerek kitlesel boyuta ulaşması ihtimal dahilindedir.
Suriye rejiminin balistik füzeler dahil olmak üzere ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırıların yol açtığı tahribat ağırlaşmakta, ülkemizi hedef alan saldırgan politikaları sürmektedir. Rejim elinde bulundurduğu kimyasal silah stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini BM Güvenlik Konseyi kararına uygun şekilde sonuçlandırmamıştır. Buna ilaveten, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü bünyesindeki Veri Toplama Misyonu tarafından hazırlanan raporda Suriye'de klor gazının sistematik biçimde ve müteaddit defalar kullanıldığının tespiti ile BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonunun raporunda da rejimin saldırılarında klor gazına başvurduğunu kayda geçirmesi, bunun yanında rejimin 200 binden fazla insanı konvansiyonel silahlarla öldürmüş olması, ülkemizin ulusal çıkarlarına yönelik tehdit düzeyini göstermektedir."
Süleyman Şah Saygı Karakolu'na dönük güvenlik riski
Kararda, "Öte yandan uluslararası hukuk uyarınca Türk toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı Karakolu'na dönük güvenlik riski de artmıştır" ifadeleri kullanıldı.
Belirtilen tüm gelişmelerin Türkiye'nin, rejimin ve terör gruplarının gerçekleştirebileceği her türlü saldırıdan, ayrıca Suriye'deki belirsizlik ve kaos ortamından en fazla etkilenebilecek ülke konumunda olduğunu teyit ettiği belirtildi.
Bu çerçevede, ulusal güvenliği tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklar doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanmasının önem taşıdığı bildirildi.
Kararda, şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, Anayasanın 92. maddesi uyarınca hükümete bir yıl süreyle izin verilmesi, TBMM Genel Kurulu'nun 2 Ekim 2014 tarihli 2. birleşiminde kabul edilmiştir."
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı