Toplantıda açılış konuşması yapan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Sivri, Merkez Bankası ve BDDK’nın adımları ile son dönemdeki normalleşme sinyallerine değinerek “Hukukun üstünlüğü,şeffaflık ve öngörülebilirlik ilkesine bağlı kalınması, ekonomide güvenilirliği artıran en önemli unsurlar. Mali ve finansal istikrar ile makro istikrarı, güven ortamını ve bunun devamlılığını sağlamamız şart. Son dönemde atılan adımların kazandırdığı zamanı tüketmeden ve boşa gitmesine fırsat vermeden en kısa zamanda, hukukun üstünlüğü, ekonomik istikrar ve demokrasi alanındaki yapısal reformların hayata geçirilmesi gerekiyor.” dedi.
Sivri öncelikli beklentilerini, hızlı, adil ve etkin bir hukuk mekanizması, kurumların bağımsızlığının tesis edilmesi, söylemde kalmadan ve popülizme mahal vermedenliyakat ilkesiyle birçok alanda ele alınması gereken yapısal reformların hızla uygulanması şeklinde sıraladı.
Konuşmasında hukukun üstlüğü konusunda atılması gereken adımlara dikkat çeken Sivri,“Hukukun üstünlüğü bir itibar ve güven unsuru olarak ekonomi üzerinde çarpan etkisi gösterir. Kişisel hak ve özgürlükler, fikir ve ifade özgürlüğü konularında demokratik alanın genişletilmesi yaratıcılık, inovasyon ve bilimin gelişmesi için en önemli konuların başında gelmekte. Tüm bunlar sadece yabancı yatırımcıyı değil aynı zamanda yeteri kadar faydalanamadığımız iç potansiyelimizi de harekete geçirecektir.” diye konuştu.
Reel sektöre dair değerlendirmelerde de bulunan Sivri, “Esas olan reel sektörün üretimini ve istihdamını korumaktır. Reel sektörün yeni ekonomiye adaptasyonu için uzun vadeli finansman ihtiyacını karşılamak daha kritik hale gelmiş durumda. Uzun dönemli sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşmak ancak üretim ve teknoloji odaklı politikalarla mümkün gözüküyor. Bu süreçte bütçe ve mali disiplinden taviz verilmeden, ülke kaynaklarının özellikle artan genç işsizliğine çare olabilecek, katma değerli istihdam yaratacak ve uzun vadede yeni nesil yüksek teknolojili üretime katkı sağlayacak alanlara yönlendirilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ile ilişkiler başta olmak üzere dünyadaki siyasal ve ekonomik gelişmelerle etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade eden Sivri, ihracatın hızla artması için dış ilişkilerde daha yapıcı, karşılıklı çıkarların gözetildiği yeni bir döneme girilmesinin beklentileri arasında olduğunu söyledi.
“Türkiye’nin tedarik noktasında şansı var”
ESİAD ile internet üzerinden de olsa buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Prof. Dr. Emre Alkin, dünyadaki gelişmelerle, Türkiye’ninve dünyanın ekonomik durumunu masaya yatırdı. Mayıs ayından beri dünya mal ticaretinde bir toparlanma olduğunu söyleyen Alkin, “İmalat sanayi kapasite kullanım oranı, sanayi üretim endeksi gibi göstergelerde V şeklinde bir toparlanma söz konusu. Bu da iyi bir işaret. Bizi korkutması gereken inişli çıkışlı W şeklindeki bir toparlanma” dedi. Büyük markaların kendi fabrikaları olmadığını, ürünlerini başka ülkelerde fason ürettirdiklerini söyleyen Prof. Alkin, “Ancak zannedildi ki bu markalar Türkiye’ye gelip kendileri fabrika açacaklar. Böyle bir şey yok. Ancak pandemi döneminde bu markalar gördü ki uzaklardan tedarik zor. Bu noktada Türkiye’nin tedarik konusunda bir şansı oluştu” dedi.
Pandeminin birçok düzeni bozduğunu ancak sanki pandemi öncesi her şey düzgünmüş gibi konuşulmasına şaşırdığını söyleyen Alkin, “Çin Avrupa’ya 362 milyar dolar ihracat yapıyor. ABD’ye 452 milyar dolar ihracatı var. Bunları göz önüne bulunarak pandemi sonrasını değerlendirmekte fayda var” diye konuştu.
Türkiye’de üst yapıda değil alt yapıda eksiklikler olduğunu söyleyen Alkin, anlık veri paylaşımıyla üretim için fiber optik altyapısına dikkat çekerek, “Ülkemizdeki internet hızında ancak film izlenebilir. Türkiye’nin fiber optik alt yapısı Stockholm’un beşte biri kadar. İş dünyasının da Türkiye Cumhuriyeti’nin 5 milyon kilometre fiber optik ağa ihtiyacı var demesi gerekiyordu.” dedi.
“Borç bir süre sonra verenin problemi olacaktır”
Dünya ekonomisini de değerlendiren Prof. Alkin, G-7 ülkeleri açısından ikinci dünya savaşı dönemi borç yüküne ulaştıklarını ifade ederek, “Borç belli bir meblağı geçtikten sonra alanın değil verenin derdi olur. Bu istenmeyen bir durum. 2030 yılına kadar gelişmiş ülkelerden biri her gün öleceğime bugün öleyim diyecek, haberiniz olsun” dedi.
Türkiye’nin sanayi malı ihracatında ve üretiminde bir sorunu olmadığını vurgulayan Alkin, esas problemin kilogram başına ihracatın1.5 dolardan 1 dolara inmiş olması dedi.Alkin dövizdeki dalgalı seyre dair “Merkez Bankası’nın faiz arttırımı dövizin yükselme hızını kesse de Merkez Bankası rezervinin ekside olması sebebiyle dövizin tam anlamıyla gerilemediğini söyleyebiliriz. Merkez Bankası artıya geçmedikçe bu durum sürecektir. Merkez Bankası rezervini arttıracağını gösterir hamleler yapmalı, o yönde bir tutum içine girdiğini gösteren söylemler ortaya koymalı” dedi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı