Sedimega İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Kerem Güney Avcı, hem son İzmir depremi hem de pandemi nedeniyle konut taleplerinde büyük değişiklikler yaşandığına dikkat çekti. Yatay mimari ve bahçeli ev talebinin yüzde 100 arttığını dile getiren Avcı, “Yazlıklar, çeşitli nedenlerle kışın oturulmaya uygun olmadığı için bu tercihi karşılamaktan uzak kaldı. Onun dışında İzmir’de yaz kış oturulacak ve şehir merkezine, ulaşıma, okullara, hastanelere yakın lokasyonda bahçeli ev stoku yok. Ama buna büyük bir talep var” dedi.
İLK ETABI HAZİRAN 2021’DE
Ortaya çıkan talebi karşılamak amacıyla Şubat 2020’de İzmir – İstanbul Otobanı üzerinde Kemalpaşa’da yeni bir projeye başladıklarını dile getiren Avcı, “İlçe merkezine 15 dakika uzaklıkta, 110 dönümlük bir arazi içinde 290 villalık Loft Albero Country Club projemizi hayata geçirdik. Yapımına hızla devam ettiğimiz projemiz kapsamında, Şubat 2021’den itibaren villalarımızı teslim etmeye başlıyoruz. Haziran 2021’e kadar, 90 villalık ilk etabımızı tamamlamayı hedefliyoruz. Çünkü son depremin yaşandığı Bornova Bayraklı bölgesinden, projemize büyük bir talep var” diye konuştu.
DOĞAYLA İÇ İÇE BİR PROJE
Avcı, projeyle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Doğal yaşam konseptiyle tasarladığımız Loft Albero Country Club, çocukların atlar ve çeşitli çiftlik hayvanlarıyla bir arada yaşayabileceği, içinde atlı spor kulübü, gölet, 20 dönümlük ekolojik tarım alanı, üzüm bağı, kafeler, kültürel etkinlik alanı ve kreş bulunan ayrıca akıllı ev sistemiyle, modern yaşamla doğayı iç içe barındıran bir proje olarak fark yaratıyor. Ben de ailem ve çocuklarımla birlikte Loft Albero Country Club’ta yaşıyorum. Çocuklarımın doğayla iç içe ve çiftlik hayvanlarıyla temiz havada güven içinde yaşayabildiği, at binebildiği bu projeye yeni komşularımızı heyecanla bekliyoruz.”
JAPON MODELLİ YAKLAŞIM
2021 için de iki büyük projenin adımlarını attıklarının müjdesini veren Avcı, “Bayraklı ve Bornova, İzmir’in yeni şehir merkezi. Adliye ile beraber yeni yapılar ve oteller bu bölgeye taşınıyor. Dolayısıyla bu bölgede, gerçek mühendislik hizmeti almış, güvenli dikey yapılara da ihtiyacımız var. Biz de kusursuz bir mühendislik hizmetiyle hazırlamakta olduğumuz yepyeni 2 projeye imza atıyoruz. Bunlardan biri; otel, alışveriş merkezi ve iş yerlerini bir arada barındıracak dev bir proje, diğeri ise 300 dairelik bir kompleks. Bu projelerimizin inşaatına 2021’in ortalarında başlamayı hedefliyoruz. Her iki projemizin de statik yapılarını, temellerinde Japonya’da olduğu gibi sismik izolatörler yer alacak şekilde tasarlıyoruz. Bunun için Japon statikçilerle çalışıyoruz. Bu tür binaların yapımı çok maliyetli ve zor ancak Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir an olsun unutmamamız gerekiyor. Türk müteahhitlik firmalarının da artık bu maliyet kaygılarından uzaklaşıp, Japonya modeli yaklaşımlara yönelmesi gerekiyor” dedi.
EKONOMİYE KATKI SAĞLAYACAK
Pandemi nedeniyle yatırımların belirgin şekilde azaldığı bir dönemde böyle büyük yatırımları gerçekleştirmenin Türkiye ekonomisi açısından da önemli olduğunu vurgulayan Avcı, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’nin en yüksek ve en güvenli binası olacak bu projenin içinde, Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezi, ticari ofisler, otel, rezidans daireler, kültürel ve sosyal alanlar yer alacak. Projemizin tamamını öz sermayemizle gerçekleştireceğiz. Çünkü projemize çok güveniyoruz. Sedimega İnşaat A.Ş. olarak; bu projenin deprem ve pandemi nedeniyle duraksayan ticari ve ekonomik yaşamın hareketlenmesine büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Projelerimizle; Bornova ve Bayraklı, deprem ve pandemi durağanlığından sıyrılıp yeni atılımlar yapan capcanlı ve eşsiz bir kent merkezi haline gelecek.”
KENTSEL DÖNÜŞÜM ŞART
İnsanlara konut ve yaşam alanı sunan yüklenici firmaların sorumluluklarına dikkat çeken Kerem Güney Avcı, 99 depreminin ardından yürürlüğe giren yapı denetim sisteminin 30 Ekim İzmir depreminde bir kez daha test edildiğini vurguladı. Avcı, “Şu an İzmir’de, yapı denetime tabi olup da 30 Ekim’de ağır hasar almış tek bir bina yok. Bu, sistemin işlediğini gösteriyor. Şantiye şefleri ve müteahhitlerin yanı sıra, mülk sahipleri de bu süreçlerde sorumlu. Kentsel dönüşüm sürecinde görüştüğümüz mülk sahipleri, ne yazık ki yapılarının aslında sağlam olduğuna inanıp bizi de buna ikna etmeye çalışarak kentsel dönüşüme direniyor. Dönüşümün en çok kilitlendiği nokta, şu anda bu. Çünkü devlet bunu zorunlu kılamıyor. Ne kadar kolaylaştırmaya çalışsa da son karar mülk sahiplerinde ve ortak mülklerde 3’te 2 çoğunluğun kararı gerekiyor. Her zaman dile getirdiğim bir gerçek var. Deprem bir binayı yıkmaz. Binayı kötü mühendislik, kötü yapılar yıkar ve orada insanlar ölür. Gerçek bir mühendislik hizmetiyle, bir fay üzerine bile deprem güvenli bina inşa edebilirsiniz” diyerek, geçen yıl Osaka’da meydana gelen ve bir tuğlanın bile düşmediği 8,1 büyüklüğündeki depremin bunun en güzel örneği olduğunu paylaştı.
ARTIK PARKE YERİNE HANGİ DEMİRİN KULLANILDIĞI SORULUYOR
Herkesin, depremin ardından ‘ağır hasarlı, orta hasarlı ve az hasarlı bina’ kavramlarına odaklandığını hatırlatan Avcı, şöyle devam etti: “Ben ısrarla diyorum ki ‘9 deprem geçirmiş her bina, 10 raundluk bir boks maçında 9 raundluk maç çıkarmış boksör durumunda. O deprem, binayı yıkmasa ve hasar vermese dahi o bina artık yorgundur ve asla deprem önceki gibi değildir. İlk yapıldığında 8 şiddetine dayanabilen ve 10 deprem görüp yıkılmayan hatta hiç hasar almayan bir bina, yorula yorula bir gün 6 şiddetine dayanamayacak hale gelir. Elimizde mevcut yapı stoku şu anda bu durumda. O yüzden hiç kimse, ‘Benim binamda hasar yok, sıkıntı yok’ demesin. 2007 öncesinde yapılıp defalarca deprem gören binaların da yenilenmesi gerekir. Bu arada deprem bilinci yüksek insanların sayılarının giderek artması, bizi çok mutlu ediyor. Eskiden proje alanımızı gezmeye gelen müşterilerimiz, ‘Parkeleriniz granitleriniz ne marka?’ gibi sorular sorarken, şimdi artık betonun sınıfını ve hangi demiri kullandığımızı, statik projeyi nasıl hazırladığımızı sormaya başladı.”
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı