Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İstanbul'da 5,9 milyon bağımsız bölüm olduğunu belirterek, "Bunun 1,5 milyonu da riskli gözüküyor. Bunların 300 bini de acil öncelikli konutlar. 300 bin konutun dönüştürülmesi lazım." dedi.
Haber Global televizyonunda Candaş Tolga Işık'ın sunduğu "Az Önce Konuştum" programının canlı yayın konuğu olan Kurum, görevi nedeniyle depremlerde, sellerde, afetlerde sahada vazifeleri olduğunu belirtti.
Elazığ depremi olur olmaz 3 bakanla birlikte görevlendirildiklerini, bir ay sokak sokak, mahalle mahalle dolaşarak vatandaşlarla bir arada kaldıklarını aktaran Kurum, bu dönemde de kendisine "Kara Murat" lakabının takıldığını anlattı.
Kurum, Elazığ ve Malatya'da, vatandaşın rızasını alarak 20 bin konutun dönüşümünü başlattıklarını dile getirerek, "Depremin üzerinden 6 ay geçtikten sonra konutlarımızı bitirmeye başladık. Depremin birinci yılında 8 bin konutumuzu Elazığ'da vatandaşlarımıza teslim ettik." diye konuştu.
Olası İstanbul depremi
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, depremle mücadelenin terörle mücadele kadar önemli olduğunu ifade ederek, depremin siyaset üstü, ülkenin milli güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir mesele olduğunu belirtti.
İstanbul'un nüfusunun 16 milyon olduğunu, 50 yılda bir orta, 300 yılda bir de yüksek şiddette depremler yaşandığını anlatan Kurum, uzmanlara göre İstanbul'da 7 ve üzerinde deprem beklendiğini anımsattı.
Kurum, bakanlık olarak bu doğrultuda çalışmalar yürüttüklerini dile getirerek, şöyle devam etti:
"İstanbul'da 5,9 milyon bağımsız bölüm var. Bunun 1,5 milyonu da riskli gözüküyor. Bunların 300 bini de acil öncelikli konutlar. 300 bin konutun dönüştürülmesi lazım. 1,2 milyon insan şu an riskli binalarda oturuyor diye düşünebiliriz. O yüzden kentsel dönüşüm önemlidir, o yüzden milli güvenlik meselesidir.
Türkiye'de 6,7 milyon riskli gördüğümüz konutumuz var. 1,5 milyonu da acil öncelikli dediğimiz konutlar. Hedef çerçevesinde her yıl 300 bin konut dönüştürerek 5 yıl içinde riskli acil öncelikli konutların dönüşümü yapmak istiyoruz. İstanbul'daki 300 bin konut da bunun içinde. Bu çerçevede yerel yönetimlerimizle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Deprem yarın olacakmış gibi kararlı şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
"İstanbul'daki kentsel dönüşüme her türlü desteği vereceğiz"
Bakan Kurum, "İstanbul'da 2012'den bu yana 380 bin konutun dönüşümünü sağladık. 117 bin konutumuz sahada fiilen dönüşüm projesi içerisinde. Bunu Gaziosmanpaşa, Kartal, Orhantepe, Kadıköy, Üsküdar, Ataşehir, Maltepe, Bağcılar, Güngören'de yapıyoruz. Zeytinburnu, Eyüpsultan, Başakşehir, Beyoğlu Sültüce, Okmeydanı, Hacıhüsrev ve Esenler'de çok önemli projeler yürütüyoruz. İstanbul'daki kentsel dönüşüme her türlü desteği vereceğiz." ifadelerini kullandı.
Kentsel dönüşümün yerinde, vatandaşın rızasıyla yapılmasına dikkat ettiklerini belirten Kurum, bunun hiçbir şekilde rant projesi olarak görülmemesi gerektiğini söyledi.
Kurum, her kentsel dönüşüm projesinde kira, taşınma ve kamulaştırma yardımı yapıldığını, bugüne kadar bakanlık olarak bunlara 15,5 milyar lira harcandığı kaydetti.
Kentsel dönüşümün kararlı bir şekilde yürütülmesinin önemine işaret eden Kurum, kentsel dönüşümde devletin tek kazancının 6306 sayılı kanun kapsamında dönüştürülen sağlam ve güvenli konutlara vatandaşların yerleştirilmesi olduğunu dile getirdi.
"Emlak Katılım Bankası detayları kamuoyuyla paylaşacak"
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, kentsel dönüşüm yönetmeliğine ilişkin bilgi vererek, vatandaşın binasına ilişkin risk analizini yaptırma zorunluluğu olduğunu söyledi.
Bu işlemin bakanlığın yetki verdiği kuruluşlar tarafından 3-4 bin TL karşılığında yaptırılabileceğini, konuya ilişkin raporun da kısa bir sürede ortaya çıktığını aktaran Kurum, yapının riskli olması halinde binanın boşaltıldığını ve bir ay içerisinde yıkıldığını anlattı.
Bu tespitin yerel yönetimlerin yanı sıra vatandaşlar tarafından da yapılabildiğine işaret eden Kurum, bu konuda vatandaşa imar planı desteği, taşınma ve kira yardımı yapıldığını belirtti.
Bakan Kurum, "Vatandaşımızın şöyle bir beklentisi var, diyor ki 'Evim yenilensin, hiçbir bedel de ödemeyim.' Tabii bu karşılanabilir bir beklenti değil. Düşük imarı vardır da orada hakikaten imar, yeni imarla birlikte fazla metrekare çıkıyordur. Devlet olarak yaptığımız projelerin hiçbirinde bir gelir söz konusu değil. Aksine yüzde 30-40'lara varan sübvansiyon sağlıyoruz ki bunu da vatandaşımıza anlatıyoruz. Türkiye'nin her yerinde doğru örneklerin sayısını, miktarını artıyoruz. Bu çok önemli bir şey." diye konuştu.
Kurum, kentsel dönüşümle ilgili yeni bir süreç başlattıklarını, yarın detayların kamuoyuyla paylaşılacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Dört farklı çözüm sunacağız. Emlak Katılım Bankası ile Bakanlığımızın kentsel dönüşüm projelerine ilişkin kredilendirme... Bu süreçte yapım noktasında söylediğimiz 200 bin liralık krediyi kullanabilmeleri için bankamız, yine Bakanlığımızla ortak yürütülen bir projeyi yarın detaylarıyla açıklayacak. Emlak Katılım Bankası da kentsel dönüşüm sürecinin içerisinde doğrudan olacak. Vatandaşımız Emlak Katılım Bankamıza gidip buna ilişkin destekleri alabilir."
Bakan Kurum, Elektronik Beton İzleme Sistemi'ne ilişkin de bilgi vererek, 2019'dan beri uygulanan sistemin projesinin ASELSAN ile birlikte yapıldığını aktardı.
Ayrıca bütün binalara kimlik belgesi getirileceğini ifade eden Kurum, Boğaziçi Kanunu'na ilişkin bir soru üzerine de Boğaziçi İmar Planı'na uygun bir binanın aynı imar planı koşullarında yenilebileceğini dile getirdi.
Kurum, Fikirtepe Projesi'nin şu anda Emlak Konut Genel Müdürlüğünce yürütüldüğünü ve nisan ayı itibarıyla da yeni Fikirtepe'nin inşasına başlayacaklarını belirtti.
Bakan Kurum, kentsel dönüşümün topyekun yapılması gereken bir çalışma olduğunu, her belediyenin, her vatandaşın bu işin içinde olması gerektiğini ifade ederek, çok riskli gördükleri alanlarda resen uyguma yaptıklarını söyledi.
"Yatay mimari tarzında ve mahalle kültürünü yaşatacak projeleri yapacağız"
Deprem vergisi ile ilgili soru üzerine Kurum, konunun CHP tarafından temcit pilavı gibi sürekli gündeme getirildiğini oysa toplanan verginin katbekat fazlasının sahada harcandığını söyledi.
Bakan Kurum, sahaya gidip yapılması gerekenleri bir program dahilinde hayata geçirdiklerini aktararak, "Sadece riskli alanların dönüşümünü yapmıyoruz. İzmir’de 5 bin konutun temellerini attık. Yatay mimari tarzında ve mahalle kültürünü yaşatacak projeleri yapacağız. Yeni Dereli’yi inşa ediyoruz, Giresun’a yakışan bir şekilde. Biz her yerde vatandaşlarımızla beraberiz. Yapılması gerekeni, vatandaşlarımızı mağdur etmeden süreci yürütüyoruz. Bu konuya da siyaset üstü bakılması gerektiğini düşünüyoruz." diye konuştu.
Siyaset üstü bir mesele olan kentsel dönüşüme böyle bakılmadığının altını çizen Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün belediye başkanlarımızla bir toplantı gerçekleştirdik. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, Valimiz ve ilçe başkanlarımız hepsi vardı toplantıda. Biz onlardan Bakanlık olarak kentsel dönüşüm stratejilerini ilçe bazında istedik ve 'Yardıma hazırız.' dedik. Bizim başkanlığımızda bir çalışma grubumuz var. Kimse bize, 'Bakanlıktan şöyle bir destek istedik de alamadık.' diyemez. Bu süreci birlikte yürütmeye devam ediyoruz. Gerek büyükşehir gerekse diğer ilçe belediyelerinden gelen talep üzerine bu komisyon toplanmaktadır. Verilebilecek her türlü destek de verilmektedir."
"Kanal İstanbul, İstanbul'u koruma, kurtarma, özgürlük projesidir"
Bakan Kurum, Kanal İstanbul Projesi için "İstanbul'u koruma, kurtarma, özgürlük projesi" dediklerini aktararak, şu değerlendirmede bulundu:
"Boğaz'dan yılda ortalama 50 bin gemi geçiyor. Boğaz'da bu zamana kadar birçok can ve mal kayıplarımız olmuş. Ülkemizin geleceğini planlıyoruz, Kanal İstanbul Projesi de bizim Boğaz'ımızı kurtarma, özgürleştirme projesidir. Buradaki vatandaşımızın can ve mal güvenliğini teminat altına alma projesidir. 'Kanal İstanbul deprem etkisini artırır.' diyorlar, 21 metre derinliğindeki bir kanal nasıl olur da İstanbul'da depremselliği artırır? Artırmaz, bunu bilimsel olarak açıkladık, hocalarımızla ispat ettik. 'Su kaynaklarının yüzde 3'ü gider.' denildi. Biz yapmış olduğumuz planlamada buraya ilave bir nüfus getirmiyoruz. Dünyaya örnek gösterilecek şehircilik ilkeleriyle burayı planlıyoruz. Arazinin yüzde 52'sini donatılara terk ediyoruz. Yeşil alanlar, Ar-Ge merkezleri, spor sahaları, millet bahçeleri yapıyoruz. Yatay mimarinin öne çıktığı örnek bir yaşam alanı ve cazibe merkezi oluşturuyoruz. Bunu yaparken biz, 'Dediğimiz dedik.' demiyoruz ki. Bir ÇED raporu hazırladık, 56 kurum ve kuruluştan görüş aldık, 200 bilim insanımız bu ÇED raporunda çalıştı. İstanbul depremi için rezerv alan gerekmiyor mu? 1,5 milyon konutun dönüşmesi gerekir diyoruz. Biz burada 40 milyon metrekarelik bir rezerv alan yönetiyoruz."
"Ya kanal ya İstanbul bakış açısı tamamen kör bir anlayıştır"
Kurum, Melen Projesi sayesinde mevcut su kaynağının 34 kat fazlasının İstanbul'a geleceğine işaret ederek, "Kaybolan su kaynaklarının katbekat fazlasını 3 baraj projesi bittiğinde kazandırmış olacağız. Her projeyi sadece eleştirmek değil ki görevimiz, doğru olanı da söylemek gerekiyor. 'Ya kanal ya İstanbul' bakış açısı tamamen kör bir anlayıştır. Bu anlayışla bakmanın da kimseye bir faydası yok. Biz burada, kamu kaynağını kullanmıyoruz ki, zaten bir yap-işlet-devret modelimiz var. Ürettiğimiz cazibe merkezlerinden elde edeceğimiz bir alan var." ifadelerini kullandı.
Kanal İstanbul sayesinde oluşacak cazibeden devletin ve milletin faydalanacağının altını çizen Kurum, şöyle devam etti:
"Bir taraftan Boğaz'ımız kurtarılacak. Ortaya konulan eleştirilere ilişkin bilimsel raporlarımızla cevaplarımızı verdik. Sadece bir karşı duruşla bakmak doğru değil. Biz vatandaşımıza rağmen hiçbir iş yapmadık. Bu proje İstanbul'un marka değerine değer katacak, Türkiye'yi de dünyada lider ülke yapacak bir projedir. Bu çerçevede projemizi yürütüyoruz, yapıldığı zaman İstanbul'un deprem ile mücadelesine çok önemli katkılar sağlayacak. İstihdama ve ülke ekonomisine çok ciddi katkılar sağlayacak vizyon bir projedir. Bilimsellikten uzak eleştiriler yapmak yerine projede doğru olanları konuşmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum."
Ayder Yaylası
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Ayder'de dağın içine katlı otopark yapılacağı iddialarına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
"Sadece Ayder'de ve Uzungöl'de değil, tarihi mekanlarımızda çok önemli projeler yürütüyoruz. Konya Mevlana Meydanı'na bir yıl sonra gittiğinizde farklı bir görüntü göreceksiniz. Ankara Hergelen Meydanı'na gittiğinizde oradaki tarihi yapıların gün yüzüne çıktığını göreceksiniz. Erzurum Hacı Cuma'da Ulu Cami etrafında, Kayseri'de, Yozgat'ta, Tokat'ta, hemen hemen ülkemizin tarihi alanlarında... Bursa Ulu Cami etrafını boşaltıyoruz. Ulu Cami'de o hanlar bölgesinde ne kadar çarpık yapı varsa, tarihi eserlerin siluetine zarar veren ne kadar bina varsa, onları kaldırarak, oraları meydanlaştırıyoruz, yayalaştırıyoruz. Bu projeleri ülkemizin hemen hemen her yerinde yürütmeye gayret gösteriyoruz."
Kurum, Ayder'in eşsiz bir yer olduğuna vurgu yaparak, şu görüşleri dile getirdi:
"Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Ayder Yaylası'nda koruma kurtarma projesi gerçekleştiriyoruz. Orada salıncaklar vardı, etkinliklerin yapıldığı bir alanda, bu salıncakları kaldırarak oradaki görüntü kirliliğini bitirdik. Orayı kamu alanı haline getirip, etkinliklerin, şenliklerin yapılabileceği bir alan haline getirdik. Ayder Yaylası'nı bu doğal güzellikleri koruyarak en güzel haliyle gelecek nesillere emanet etmek zorundayız. Ayder'de çok önemli bir doğa projesi gerçekleştiriyoruz. Doğanın sahip çıkıldığı, çarpık, doğaya ve bölgeye zarar veren yapılaşmanın ortadan kaldırılacağı proje gerçekleştiriyoruz. Tüm altyapıyı yeniledik. 50 milyon lira burada sadece altyapıya... Arıtma tesisi yoktu, tamamladık. Kanalizasyonu, içme suyunu, elektrik hatlarını, yolların kenarlarındaki istinat duvarlarını doğal dokuya zarar vermeden bitirdik."
Ayder'de özellikle yaz aylarında ciddi bir araç yoğunluğu olduğunu dile getiren Kurum, yapılacak otopark hakkında şu bilgileri verdi:
"Gerek vatandaşımızdan gerekse de bölgeden gelen talepler doğrultusunda bu doğal güzelliğe zarar vermeyecek şekliyle bir otopark ihtiyacının olduğundan bahsettiler. Bu çerçevede biz de çalışmalarımızı başlattık. Yaklaşık 1800-1900 araç kapasiteli bir otopark inşaatı ki o doğal güzelliğe zarar vermeyecek şekliyle tamamen yerin altında gözükmeyecek ve Ayder'in girişinde, yaylada değil, araçların otoparka bırakıldığı oradan ringle beraber... Otoparkımız tamamen yerin altında, o doğal dokuya zarar vermeyecek şekilde. Orada katlı otopark, beton görmeyeceksiniz. Tamamen yerin altında, kapalı. Vatandaşımız, turistimiz yaylanın dışında araçlarını bırakacak, oradan ring servislerle yaylamızda, kaplıcamızda o doğal güzelliklerden istifade edecek."
Kurum, Ayder'deki termal otelin yenileneceğini, tamamen ahşap ve doğal taş malzemeden 76 odalı termal tesis haline geleceğini söyledi.
Burada 52 odalı apart ünite üretildiğini de anlatan Kurum, şunları kaydetti:
"Bunlarla, termal otelle o bölgede çarpık dediğimiz, yıkılması gereken binalara ilişkin tespitlerimizi vatandaşımızla beraber yapıyoruz. Onların rızası çerçevesinde yapıyoruz. 'Siz bu doğal dokuya zarar vermeyen şu binalara geçin, burada Ayder'in siluetine zarar veren bu yapıları buradan kaldırıyoruz, sizi de mağdur etmeden bu alanlara taşıyoruz.' diyerek bir proje yürütüyoruz. Burada 264 yapı tespit ettik imara aykırı, 46'sının da yıkımını gerçekleştirdik. Yenileme, koruma projemizi kararlı şekilde hassas yürütüyoruz. Doğal dokuya zarar vermeyecek şekilde, Salda'da Uzungöl'de nasılsa burada da aynı şekilde aynı anlayışla projemizi yürütüyoruz. Ayder'de toplamda 21 bin metrekare alanı hassas alan ilan ettik. Burada yapılaşma yapılmaz."
Ayder'e gelenlerin otoparktan elektrikli araçlarla taşınacağını belirterek, bu konuda da çalışmalarının sürdüğünü aktardı.
Salda Gölü
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, "Salda Gölü'nden ev fotoğrafları geldi, onlar da oranın görüntüsüyle alakalı değildi." şeklindeki iddialar üzerine yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Çalışmalara ilişkin görselleri paylaşan Kurum, şunlar söyledi:
"Binaları, yapılaşmayı kıyıdan 500-600 metre geriye çekecek ve orada sadece gelen insanların ihtiyaçlarını karşılayacak üniteler yapacağız. İnsanların temel ihtiyaçlarını giderecekleri, tuvaletler, çay-kahve içeceği, kumlara ayak basmadan ahşap zemin üzerinde yürüyeceği, teraslardan o doğal güzellikten istifade edecekleri proje haline getirdik. 7 gün 24 saat bu alanı kamerayla izliyoruz. Dumansız hava sahası ilan ettik. İki önemli alan var. Bir beyaz adalar, diğeri de plaj bölgesi. Beyaz adalar bölgesinde göle girmeyi yasakladık. Ahşap yapıların da gölden ne kadar uzak olduğunu, beton malzemenin de kullanılmadığını net bir şekilde görüyoruz."
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı