Bölgesel bir oyuncuyken 2001 yılından itibaren ihracatla büyüyen ve küresel bir aktöre dönüşen mobilya sektörü sayıları her geçen gün artan inovatif ürünleriyle, dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirmesinde önemli bir rol oynuyor. Sektörün inovasyon eko-sistemini genişletmek için yoğun olarak çalıştıklarını söyleyen Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, “Sektörümüzün yüzde 90’ından fazlasının KOBİ olduğu düşünüldüğünde, firmalarımızın AR-GE ve tasarım teşviklerine erişim konusunda yaşadıkları sıkıntıları çözmek ve her türlü sorularına cevap vermek misyonuyla çalışıyoruz” dedi.
Türk mobilyasının dünyada hak ettiği yere gelmesi için çalışmalarını sürdüren Mobilya Dernekleri Federasyonu’nun (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, Türkiye mobilya sektöründe günden güne artan AR-GE ve tasarım harcamalarının daha “katma değerli” ürünler üretilmesine ve yurt dışından gelen talebin artmasına zemin hazırladığını söyledi.
“Sektörün AR-GE ve tasarıma yatırımıyla dünya tasarım dilini konuşması gerekiyor”
Özellikle Türk ofis mobilya üreticilerinin birçok “tasarım ve AR-GE ödülünü” ülkemize getirdiğini ve katma değerli ihracat yaptıklarını söyleyen Güleç, sektördeki inovasyon eko-sisteminin hızla genişlediğini fakat henüz kat edecek uzun bir mesafenin olduğunun da altını çizdi. Sektörün 2017 yılında AR-GE harcamalarını önceki yıla göre yüzde 67 artırdığını söyleyen Güleç, “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de firmaların inovasyonu daha bütüncül olarak ele alması ve tartışması gerekiyor. Ancak, bu sayede yaklaşık 3 dolar olan kilogram başı ihraç fiyatımızın, 2023 yılında 7 dolara ulaşmasını sağlayabiliriz” dedi.
Küresel üretimin arka bahçesi Polonya, Vietnam, Meksika ve Romanya gibi örnekler bir yana bırakılırsa, İtalya, Almanya, ABD, İsveç gibi “markalaşmış” ülkelerin bilinirliklerini inovasyona borçlu olduklarını aktaran Güleç, “Artık dünyadaki tüm rakiplerimiz inovasyonun ne kadar önemli olduğunun bilincinde. Bugün dünyada ucuz işgücü ve daha düşük kaliteyle özdeşleştiği var sayılan Çin’in bile uzun süre önce inovasyon eko-sistemini genişlettiğini ve farklı segmentlerde rekabetçi olabildiğini görüyoruz. Artık “Çin mobilyası” dediğimizde düşük teknoloji, ucuz ve kalitesiz işçilikten bahsedemiyoruz. Bu örneklerle karşılaştırdığımızda tarihi-kültürel arka planı çok güçlü olan Türk mobilyasının daha çok AR-GE ve tasarım yatırımıyla dünya tasarım dilini daha yetkin şekilde konuşması gerektiği açık. Bunun için inovasyon eko-sistemi sürdürülebilir bir bütün olarak düşünülmeli. AR-GE ve tasarım merkezleri başta olmak üzere tüm teşviklerin etkin şekilde kullanıldığı; meslek liseleri ve üniversitelerin tasarım bölümlerinden insan kaynağının yabancı tasarımcıların birikimiyle başarılı bir şekilde sentezlendiği; bağımsız atölyelerin piyasaya endüstriyel çıktı sunduğu, sadece nihai ürün olarak mobilya değil, mobilya tasarım hizmet ihracatının yapıldığı bir eko-sistem inşa edilmeli” diyerek sektörün gelişmesi için inovasyonun önemini açıkladı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı