Gayrimenkul alanında finansal ve profesyonel hizmetler sunan JLL tarafından gerçekleştirilen “Şehir Endeksi ve Şehirlerin Yeni Dünyası” başlıklı araştırmanın sonuçları açıklandı. Dünya şehirlerinin yerleşik, gelişen ve yeni olmak üzere üç ana kategoride sıralandığı araştırmaya göre, İstanbul, yabancı yatırımcıların gözdesi olarak adlandırılan Gelişen Dünya Şehirleri arasında yer alıyor. Alt kategoride ise “Rekabetçi Megaşehirler” arasında gösterilen İstanbul, bu alanda Kuala Lumpur, Taipei ve Mexico City ile yarışıyor.
JLL’in araştırmasında, İstanbul’la birlikte Şangay, Pekin ve Sao Paolo’nun yer aldığı Gelişen Dünya Şehirleri kategorisi için şu ifadelere yer verildi:
“Gelişmekte olan orta ve büyük ölçekli ekonomilerin sosyal ve ekonomik başkentleri olan bu şehirler, uluslararası şirketlerin ticaret ve yatırım alanlarındaki geçitleri konumundalar. Halen ‘gelişen’ olarak adlandırılsalar da gerçek birer “Dünya Şehri” olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini söylemek mümkün.
İstanbul, başta Kuala Lumpur ve Taipei ile “Rekabetçi Megaşehirler” alt kategorisinin öncüleri arasında bulunuyor. Geniş ulusal ve bölgesel pazarlara geçiş kapısı olan bu şehirler, önemli karar alma fonksiyonlarına sahip. Bu üç şehir de yüksek derecede stratejik öneme sahip konumlarının ve dinamik işgücü pazarlarının sağladığı avantajlardan yararlanarak, daha değerli sektörlere yükseliyor.
Gelişen şehirlerde altyapı yatırımlarının, 2025 yılına kadar o şehrin GSYH’sinin yüzde 4-6 aralığında olması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda –İstanbul gibi bir şehirde bu 20 milyar dolar seviyesinde– söz konusu şehirlerin acilen bağımsız finansman mekanizmalarına ve bazı durumlarda da ülkenin geri kalanına göre daha avantajlı vergi uygulamaları ve mali düzenlemelere ihtiyacı var.”
Gayrimenkul sektörü öncü oldu
Araştırmada Şangay, Mexico City ve İstanbul için ayrı bir parantez açılarak, bu üç şehrin modern şehirlerin alamet-i farikaları olarak görülen karışık kullanımlı yapılar ve prestijli projelerin inşası ile birlikte hızlı bir şehirleşme sürecine girdiğine dikkat çekiliyor. Şehirler böylesi bir süreçten geçerken, gayrimenkul sektörü de şehirlerin kimliğine, eşsizliğine ve içinde yaşayanların iyi hissetmelerine katkıda bulunacak öncü bir rol üstleniyor. Araştırmada bu şehirlerden bazılarının çevresel faktörler açısından zor bir dönemden geçtikleri, ancak gayrimenkul sektörünün daha sürdürülebilir şehir modellerinin geliştirilmesini sağlayacağı vurgulanıyor.
Raporda İstanbul’a ilişkin bulgulardan bazıları şöyle sıralanıyor:
• İstanbul ve benzeri şehirlerde ticari ortamı daha iyi bir hale getirmek ve şehir sakinlerinin yaşam kalitesini artırmak için, gayrimenkul şeffaflığındaki gelişmelerin de daha hızlı bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor.
• Çin dışında, şehirli tüketici talebinde artış beklenen merkezlerden biri de Cakarta ve Mumbai ile birlikte İstanbul.
• İstanbul, çeşitlilik açısından dünyanın en zengin seyahat destinasyonu konumunda. Şehrin gecelik ziyaretçilerinin yarısı 33 farklı şehirden geliyor.
• Dönemsel iniş çıkışlar olsa da, 2009 yılının ikinci yarısında temelleri atılan finans merkezi projesiyle, İstanbul’un ‘kendini finans merkezi olarak konumlandıran gelişen dünya şehirleri’ içindeki yükselişi sürüyor.
• İstanbul’un ekonomik karakteristiğinde öne çıkan alanlar ticaret, turizm ve ulaşım olarak sıralanıyor.
• İstanbul ve Santiago, bölgelerindeki en güçlü ulaşım sistemlerine sahip iki şehir olarak öne çıkıyor.
• Sao Paolo ve Mumbai ile birlikte bölgesel inovasyon merkezi haline gelen İstanbul, bu kapasitesini bir avantaja çevirmeye ve ticarileştirmeye başladı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı