Derneğinizin kuruluş amacından ve faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz?
-Biz İnciraltı Gelişim Derneği olarak 1994 yılında kurulduk. İnciraltı ve Bahçelerarası mahallesinin toprak sahibi birlikteliği ile kuruldu. O günden bu güne İnciraltı planlama ilgili süreçte, toprak sahipleri ve hükümetle yapılması gereken görüşmeleri sürdüren ve bahsi geçen mahalleleri temsil eden tek kurumsal yapıdır. 1991 yılında İnciraltı’nın turizm bölgesi ilan edilmesiyle, 1994 yılında bu süreci takip ederek, toprak sahiplerinin mağduriyet yaşamamalarını amaçladık. İnciraltı bölgesinin, İzmir ekonomisine kazandırılması amacıyla gerek hükümetle gerek İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle gerek de sivil toplum örgütleriyle ortaklaşa görüşmeler yapıyoruz, basın açıklamalarıyla da kamuoyunu aydınlatmış oluyoruz.
Bölgenin kronikleşmiş sorunları neler genel olarak?
-Aslında genel anlamda bir ulaşım problemi olduğunu söyleyebilirim. Sağlık ocağı, okul, eczane de yok bölgede. Bu gibi ihtiyaçlar için Balçova merkezine gidilmek zorunda, aracı olmayanlar için büyük bir sorun haline gelebiliyor. Ayrıca artezyen kuyusu kullanıldığı için soğuk havalarda su borularında donmalar meydana geliyor. Yani aslına bakarsanız İnciraltı bölgesi atıl durumda bir güzellik.
Bölgenin planlanmaması ne gibi sorunlara yol açıyor?
İnciraltı planlamayla doğru orantılı olarak hep beklemeye alınan bir yer haline geldi. Örneğin bir kamu binası mı yapılacak bekleyin İnciraltı planlanınca yaparız, okul mu yapılacak İnciraltı planlanınca yaparız. Zaten İnciraltı planlanacak diye bu hizmetlerden mahrum kalan, orda yerleşik 2000 kişilik bir nüfus var. Planlanmadığından, bölgede düğün salonları, nargileciler, mangalcılar gibi unsurlar söz konusu. İzmir’in mücevheri olan bir bölgeyi kamuya faydasız olarak bekletiyoruz. İki kez EXPO’ya aday olmuş, tüm dünyanın tanıyıp hayran olduğu, tüm dünya için sağlık ve turizm merkezi temasıyla vurguladığımız bölgeyi, kurban kesim yeri, mangal yeri olarak kullanıp ticari ve ekonomik olarak heba ediyoruz.
Planlamayla ilgili en büyük bariyer nedir önünüzde?
Bölgede gökdelenle ilgili bir korku var. Endişe var. İzmir’de var bu aslında. Hani İnciraltı Bayraklı gibi olur mu diye endişesi. Çünkü bir takım iddialar, dedikodular oldu daha önce bununla ilgili. Yani planlanmasını isterken, aslında gökdelen imarı istediğimize dair ithamlar oluyordu. Biz bu konuda İnciraltı Gelişim Derneği olarak bir açıklama yaptık kamuoyuna. Toprak sahibi olarak biz gökdelen imarı istemiyoruz diye, açıkça söyledik. Kamuoyu nezdinde artık bu konuyu netleştirmek istedik. 5 milyon metrekarelik bu alanın biz 2 milyon metre karesini kamuya terk edeceğiz planlama aşamasında. Bu neredeyse üç kent ormanı daha yapıyor baktığınız zaman. Artı olarak biz belki de bu şekilde İzmirliye yeni yeni kullanılabilir yeşil alanlar kazandıracağız.
Aslında 2013 yılında planımız çıkmıştı. Sonrasında bu 2012 EXPO kaybedildikten sonra Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı davalar sonucunda mahkeme planlamayı iptal etti. Bölge bir iç çekişmenin ortasında bekleme halinde kaldı. Biz her zaman şunu söylüyoruz aslında buradaki en temel sorun yeteri kadar İzmirlinin bölgeyi sahiplenmemesi. Biz aslında yaptığımız görüşmeler sonucunda bu yanlış algıların hep kent ormanı odaklı olduğunu gördük. Biz planlamanın detaylarını anlattıkça bu konuyu görüştükçe ah haklısınız aslında biz öyle düşünmedik diyenler oldu. Bugüne kadar hem Büyükşehir Belediye’sinden hem de hükümetten şöyle bir ricamız oldu, İnciraltı kent planlaması denildiğinde bir dipnot açıp İnciraltı Kent Ormanı’nın karşısındaki beş milyonluk alandan bahsediyoruz diye geçilmesi dahi kamuoyunda bu yanlış algının doğrulanmasına sağlayacaktır. Hükümetin yürüttüğü ve önümüzdeki aylarda açıklanacak olan planların herkes tarafından benimsenmesi ve şehrin ekonomisine kazandırılması için başta kanaat önderlerimizin, sanayi odalarımızın, ticaret odalarımızın, sivil toplum örgütlerimizin bir an evvel seferberlik halinde hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz.
Planlamanın detaylarından bahsedebilir misiniz?
Öncelikle bölge gökdelen imarsız, doğru bir süreç yönetilerek, sağlık turizmi odaklı olarak planlanırsa şehre ciddi bir katkı sağlayacak. Ufak tefek bir katkı değil 15.000 istihdam 100.000 yeni turist 10 milyar dolarlık yabancı sermaye çekebilecek bir yerden bahsediyoruz. Plansız haliyle dahi 4 katrilyon değeri var daha üzerine çivi bile çakılmamış bir durumda. Yapılacak olan yatırımlar arkasından gelebilecek olan teşviklerle, bölge en az 10 milyar dolarlık sermaye ile İzmir’de çok ciddi bir sıçrama yaratacaktır.
Bölgeye yapılacak hastaneler, oteller, tatil merkezleri ve kısmi konut bölgeleri, müthiş bir ekonomi yaratacak şehrin içerisinde. Örnek veriyorum, bir süre önce Yeni Girne’ de bir hastane yetkilisi ile görüşmüştüm. Kendisi, hastanelerinde üç vardiya şeklinde 7200 kişi çalışabildiğini söyledi. Şimdi o hastanenin metre karesine baktığımızda İnciraltı’nda onun gibi 86 tane hastaneye yetecek alan var. Bunun gibi on tane hastane açtığımız takdirde yaklaşık 12.000 istihdam yaratacak demek oluyor bu. Bunu hesaplamak için matematikte deha olmamıza gerek yok, tüm İzmir’in sorunlarına istihdam problemini çözecek bir konu bu. Dolayısıyla bu süreçte yetkililerin doğru dinamiklerle hareket etmesi oldukça önemli hale geliyor.
Özellikle size sormak istediğim konulardan biri de yine bölgedeki en tartışmalı konulardan biri olan Balçova Arsa Mağdurları Ve İstinye Park projesi… Siz ne söyleyeceksiniz bu konu hakkında?
Şimdi öncellikle derneğimizin bahsi geçen grup ile bir bağlantısı yok aslında. Çünkü bizim arsa mağduriyetimiz söz konusu değil. Bizler tamamen hak sahibiyiz, hepimizin tapuları mevcut. Tabi Balçova Arsa Mağdurları dediğimiz konu Balçova sırtlarında yer alan, geçmiş yıllarda parasını verip de tapusunu alamayan yaklaşık 5000 kişilik grup. Dolayısıyla ciddi bir mağduriyet söz konusu… En yakın zamanda biz de çözülmesini dileriz tabii ki. Ancak İstinye Park projesi ile ilintili ‘yapılsın yapılmasın’ tartışmalarının ben çok yersiz olduğunu düşünüyorum. Bu bölge yıllar önce el değiştirmiş, başka bir mal sahibine geçmiş ve belediyenin yıllar önce yapmış olduğu satışla birlikte o bölgede yeni bir yer temin edilerek inşaatı yapılması için başvurmuşlar. Bunun sonrasında bir takım eksiklikler tespit edilmiş, yine basından takip ettiğimiz şekilde bir takım yürütme durdurma kararı alınmış. Sonrasında o eksiklerin giderilip farklı planlamalarla inşaata devam edildiğine bizler de şahit olmuş olduk. Biz dernek olarak kısacası şundan yanayız. Beş yüz milyon TL’lik yatırım ve oluşturacağı istihdam bakımından proje bölgeye ciddi katkılarda bulanacaktır. Bu projeye engel olmak, durdurmaya çalışmak, bu yatırımcıları çağıracağımıza bilakis kaçırmak ne bölgeye ne de İzmir’e fayda sağlamayacaktır. Mağduriyet yaşayanların bir başkasının da mağduriyet yaşamasını arzu etmelerini doğru bulmuyoruz. Biz dernek olarak bugüne kadar bu davalardan çok çektik artık biz dava açanların karşısında duruyoruz çünkü bu takım yaklaşımlar kimseye fayda getirmeyeceği gibi zarar getirecektir. Umuyoruz ki İstinye Park İzmir projesi hayata geçirilir ve İzmir ekonomisine kazandırır.
Kayda değer bir yatırım olduğu aşikar olan bu projenin yapımının bu derece tartışmalı hale gelmesinin sebebi hukuksuzluk mu yoksa Türkiye’nin gündemini son yıllarda önemli bir biçimde şekillendiren bir ‘Avm inşaatı’ olması mı?
Şöyle söyleyeyim o tarihlerde projenin inşaatının durdurulması tekrar başlatılması konusunda biz de basın açıklamalarını ve kamuoyuna yansıyan gelişmeleri hızla takip ettik. Çünkü bölgemize oldukça yakın bir alanda. Evet, ilk zamanlar bir takım eksiklikler vardı anladığımız kadarıyla ki arkasından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni bir plan askıya aldı, bir takım değişiklikler yapıldı ve eksiklikler giderildi. Öncelikle bu hak sahipleri geçmiş yıllardan beri bu toprağın sahibi, yani yeni almış olsalardı yine bir derece haklılık payı olabilirdi. Ancak geçmiş yıllardan beri böyle bir şey olma olasılığı vardı, orada toprak sahibi olan bir belediye var sonuç olarak ve bu kişilerin de alacağı belli zaten uzun zamandır. Yani şu an emsali şu kadar olmuş bu kadar olmuş biz bu tartışmanın çok dışındayız. Biz bu dava açanlara bakıyoruz da yani bize vermiyorsan onlara da verme gibi olumsuz bir yaklaşım var. Bu tarz yaklaşımlar kente enerji kaybettiriyor, yatırımcıyı endişe ettiriyor. Sonuç olarak bu proje Türkiye ekonomisinden çıkmış yine Türkiye ekonomisine girdi sağlayacak bir proje. Orada yaratılacak katma değer de tüm çevreye fayda sağlayacak bir katma değer ve yapılacak olan inşaatta kabul edersiniz gibi iş merkezi gibi de olacağı olacak istihdam deposu gibi olacak. Böyle düşününce ben bu duruma bir hukuksuzluk değil eksiklik diyorum. Yani biz o bölgeyi saran alandaki hak sahipleri olarak, özellikle yüksek katlı bir bina olması dolayısıyla da bizim deli olmamız lazım. Ama biz bunu yapmadık çünkü biz İzmir sevdalısıyız.
Merve Totaş
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı