Anayasa Mahkemesinin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısını değiştiren Kanun'un, Adalet Bakanına verilen yetkileri düzenleyen bazı hükümlerinin iptal gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.
CHP, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un tümünün yok hükmünde sayılması, bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı.
Davayı esastan görüşerek karara bağlayan Anayasa Mahkemesi heyeti, kanunun Adalet Bakanına verilen yetkilerini düzenleyen hükümlerinin büyük çoğunluğunu iptal etmiş, Adalet Akademisi ile ilgili bölümlerinin iptal istemini ise reddetmişti.
Kararın, Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçesinde, bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesinin yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gasbı suretiyle kullanılması gibi "hukuk aleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak" durumlarda mümkün olduğu belirtildi.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren organlardan birinin, diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almalarının "fonksiyon gasbına" yol açacağı anlatılan gerekçede, yasama organının, yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda "kanun" adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk aleminde varlık kazanamayacağı ifade edildi.
Gerekçede, "Belirtilen haller dışında kalan, kanunların veya kanun hükümlerinin Anayasa'ya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda Anayasaca aykırılığının saptanması ise ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil, iptalini gerekli kılar" denildi.
Kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamı taşımadığı, medeni bir iş bölümü ve işbirliğinden ibaret olduğu anlatılan gerekçede, tüm demokratik hükümet sistemlerinde yargının, yasama ve yürütme karşısında bağımsızlığının kabul edildiği vurgulandı.
Yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı kuralında, söz konusu bağımsızlığın vurgulandığına işaret edilen gerekçede, Anayasa'nın "Yargı" başlıklı bölümünde yer alan maddelerinde de bunun ayrıntılı şekilde ifade edildiği aktarıldı.
Gerekçede, Anayasa'nın 159. maddesinde HSYK'nın Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere "mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı" esaslarına göre kurulması ve görev yapmasının öngörüldüğü belirtildi.
"Yürütmenin belirleyici olması anlamını taşır"
HSYK'nın idari bir kurul olmasına rağmen merkezi idare ile aralarında hiyerarşik bir ilişki öngörülmediği ifade edilen gerekçede, dairelerin oluşumunun kanunla düzenleneceğinin hükme bağlandığı ancak bu konudaki düzenleme yetkisinin HSYK'nın anayasal konumu gözetilerek kullanılması gerektiği kaydedildi.
Başkana verilen, dairelerin üyelerini belirleme yetkisinin, üyelerin dairelerini değiştirme yetkisini de kapsadığına işaret edilen gerekçede, bunun HSYK dairelerinin oluşumunda yürütmenin belirleyici olması anlamını taşıdığı belirtildi.
Gerekçede, "Üyelerin dairelerinin HSYK Başkanı olan Adalet Bakanı tarafından belirlenmesi, 'mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı' yönünden gerek hakim ve savcılar arasında, gerekse toplumda olumsuz bir algıya neden olabilecek nitelikte olup, bir hukuk devletinde böyle bir algının ortaya çıkmasına dahi sebep olabilecek bir düzenlemenin kabulü olanaklı değildir" denildi.
HSYK bünyesinde oluşturulan Teftiş Kurulu Başkanlığınca yerine getirilen görevin, idari olmakla birlikte diğer kamu kurum ve kuruluşların teftiş kurulu başkanlıklarından farklı şekilde, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre "yargı" erkinde görev yapan hakim ve savcıların denetimini kapsadığı ifade edilen gerekçede, şu tespite yer verildi:
"HSYK Teftiş Kurulu Başkanının denetleme, araştırma, inceleme ve soruşturma olurları üzerine müfettişleri görevlendirmek ve uygulamayı takip etmek gibi fiilen gerçekleştirilen denetimler yönünden etkili görevleri de gözetildiğinde, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının atanmalarının aynı zamanda Adalet Bakanı olan HSYK Başkanına bırakılması, bu yetkinin kullanılmasında yürütmenin etkili olması sonucunu doğurmaktadır ki Anayasa koyucunun iradesinin bu yönde olmadığı açıktır. Kurula bağlı olarak görev yapan Teftiş Kurulunun da 'mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı' esaslarına göre görev yapacağı kuşkusuzdur.
Müfettişlerin atama yetkisi HSYK'ya ait iken Teftiş Kurulu Başkan ve başkan yardımcılarını atama yetkisinin de evveliyetle HSYK'ya ait olması gerektiği açıktır. HSYK Başkanının Kurulu temsil ve yönetim görevi, HSYK'ya ait olan Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarını atama yetkisini kapsamamaktadır."
"Müfettişleri atama yetkisi Kurula ait"
Anayasa'nın 159. maddesinde HSYK müfettişlerini atama yetkisinin Kurula ait olduğunun belirtildiği aktarılan gerekçede, kanun koyucu tarafından yapılacak düzenlemelerde, Kurulun bu konudaki iradesine herhangi bir sınırlama getirilmemesi gerektiği ifade edildi.
Gerekçede, "Genel Kurul tarafından kurul müfettişliğine atama yapılmasından önce, atama yapılacak sayının iki katının Birinci Daire tarafından belirlenmesi ve bunlar arasından bir seçim yapmak zorunda bırakılması, Genel Kurulun iradesine müdahale niteliği taşımaktadır. Anayasa ile Kurula verilen, Kurul müfettişlerini atama yetkisinin kullanmasını sınırlayıcı nitelikteki her müdahale Anayasaya aykırılık oluşturacağından Kurul müfettişlerinin atanması bakımından Birinci Daire tarafından iki katı aday belirlenmesi de Anayasa'ya aykırıdır" denildi.
Anayasa'nın 159. maddesindeki Kurulun ve dairelerin toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği hükmünün, yasal düzenlemede toplantı ve karar yeter sayısının bulunması zorunluluğuna işaret ettiği belirtilen gerekçede, "yeter sayı" kavramının, toplanabilmek ve karar alabilmek için öngörülen belirli bir sayının varlığını gerekli kıldığı kaydedildi.
Kurul müfettişliğine Genel Kurulca yapılacak atamalar yönünden ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda katılanların en çok oyunu alan kişinin atamasının yapılmasına ilişkin hükümde, hiçbir şekilde toplantı yeter sayısı belirlenmediği, bunun toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği yolundaki Anayasa hükmü ile bağdaşmadığı bildirildi.
"Hiyerarşik ilişki bulunmuyor"
Bir makamın diğer bir makama karşı sorumluluğunun hiyerarşik nitelikteki ilişkilerde söz konusu olduğunun altı çizilen gerekçede, "Bu nedenle Teftiş Kurulu Başkanının Başkana karşı sorumlu olması. Teftiş Kurulu Başkanı ile HSYK Başkanı arasında Anayasaya göre kurulması mümkün olmayan hiyerarşik bir ilişkinin varlığı anlamına gelir. Bu, Anayasanın 159. maddesinde yapılan değişikliğin amacıyla da bağdaşmamaktadır. Başkanın HSYK adına görev yapan Teftiş Kuruluna, kanunda, tüzükte ve yönetmelikte belirtilenlere benzer görevler verebilmesi Anayasa'ya uygun bulunmamaktadır" ifadesi kullanıldı.
Gerekçede ayrıca, Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırma yetkisinin mutlak suretle Başkanın takdirine bırakılması ve HSYK üyelerinin bu konudaki iradelerinin etkisiz kılınmasının, HSYK'nın "mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı" esaslarına göre görev yapmasını engelleyici nitelik taşıdığı ifade edilerek, bu esasların yalnızca karar aşamasında değil HSYK'nın görev alanına giren konularda da önem taşıdığı vurgulandı.
Başkanın Kurulun diğer üyelerine karşı bir üstünlüğü bulunmadığının altı çizilen gerekçede, "Bu çerçevede, Kurul üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılıp açılmamasına Başkanın karar vereceği, soruşturma açılması halinde soruşturma kurulunu Başkanın oluşturacağı yolundaki düzenlemeler, Anayasa'nın 159. maddesi ile Başkana verilen yönetim ve temsil görevini aşan, Başkanı Kurul üyelerinin disiplin amiri konumuna sokan, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esasları ile bağdaşmayan düzenlemelerdir" tespitine yer verildi.
Daire başkanı seçimi
Daire başkanlarının seçimine ilişkin 6087 sayılı kanuna atıfta bulunulan gerekçede, "Dairelerin, iki adayı üye tam sayısının salt çoğunluğu ile belirleyeceği hususu da dikkate alındığında dairenin dört üyesinin oyu, daire başkan adaylarının belirlenmesi için yeterli olacaktır. Bir başka deyişle daire başkanı, doğrudan olmasa da dolaylı olarak dört üye tarafından belirlenmekte, bu dört üyenin belirlediği adaylardan birini Genel Kurulun seçme zorunluluğu getirilmektedir. Bu yönüyle, dört üyenin iradesi, Genel Kurulun 22 asıl üyesinin iradesi yönünden bağlayıcı bir irade halini almaktadır. Bu durum ise 22 asıl üyeden oluşan Genel Kurula Anayasa ile verilen seçim yetkisinin sınırlanması ve bu yetkiye müdahale anlamını taşımaktadır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Gerekçede, Genel Kurul tarafından Kurul tetkik hakimlerinin "ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden" atanacakları ve "ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en yüksek oyunu alan kişinin atamasının yapılacağı" kuralının, Kurul müfettişlerinin atanmalarına ilişkin kural ile aynı nitelikleri taşıdığı ve Anayasa'ya aykırı olduğu ifade edildi.
Göreve son verme fıkrası
Anayasa'nm 159. maddesi gereğince, atama yetkisi Kurula ait olan ve atamaları HSYK tarafından yapılan kişilerin görevlerine kanun ile son verilmesinin, 159. maddeyi işlevsiz kıldığı ve Anaysa'ya aykırı olduğu ifade edilen gerekçede, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan, hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesinin, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı kaydedildi.
Kamu görevlilerinin bulundukları görevlerden alınmalarını gerektiren haklı bir neden olmadıkça görevlerine son verilememesinin, hukuki güvenlik ilkesinin bir gereği olduğu belirtilen gerekçede, hukuki ve fiili zorunluluk hallerinde kamu görevlilerinin bulundukları görevden alınarak başka bir göreve atanmalarının, yasal düzenlemelere konu edilebileceğinin kabul edildiği aktarıldı.
Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden yapılandırılmaları kapsamında, teşkilat yapısı değiştirilen kurum ve kuruluşların bazı kadrolarında görev yapan kamu görevlilerinin, görevlerinin sona erdirilerek başka kadrolara atanmalarının öngörülmesinin, söz konusu hukuki ve fiili zorunluluklar nedeniyle getirilen yasal düzenlemelerin bir örneğini oluşturduğu anlatılan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Bu durumda, ilgililerin başka kadrolara atanmalarının sebep unsuru, ilgili kurumun ya da kuruluşun yeniden teşkilatlandırılması olup yürürlükte bulunan kanunlara dayanılarak ve kamu görevlisinin öznel durumu dikkate alınarak idarece tesis edilen naklen atama işlemlerinden tamamen farklıdır. Söz konusu hukuki ve fiili zorunluluklar nedeniyle kazanılmış haklar korunarak başka kadrolara atama yapılması, kanun koyucunun takdir alanı içindedir.
Madde gerekçesinde, Kurulun yapısının yeniden düzenlenmesi nedeniyle Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte belirsizlik yaşanmaması amacıyla geçiş hükümleri getirildiği belirtilmiş ise de 6524 sayılı Kanun ile 6087 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler bir bütün olarak incelendiğinde, HSYK bünyesi içinde yapısal bir değişikliğin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yapısal bir değişikliğin sonucu olarak Kurulda görev yapan kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesini gerektiren hukuki ve fiili zorunluluklardan bahsedilebilmesi de olanaklı olmadığından, bu kişilerin görevlerine kanuni düzenlemelerle son verilmesi, hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline yol açar."
-Üyelik için 20 yıl şartı
Anayasa'nın 159. maddesi incelendiğinde, Anayasa koyucunun konuyu genel hatları ile düzenlemekle yetinmediği ve ayrıntılı bir düzenleme yapmayı tercih ederek, açık ve net bir şekilde Kurul üyelerinin birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş hakim ve savcılar arasından seçileceğini öngördüğü, bunun dışında başka bir şart aramadığının anlaşıldığı aktarıldı.
Hakim ve savcıların birinci sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olma koşullarının ise Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda düzenlendiği belirtilen gerekçede, Kanun'a göre birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş hakim ve savcıların, HSYK üyeliği seçiminde aday olabileceklerine işaret edildi.
Gerekçede, "Anayasa koyucunun, HSYK üyesi seçilebilecek hakim ve savcıların niteliklerini açıkça ve ayrıntılı bir şekilde ortaya koymasından sonra, Kurul üyesi olabilmek için yasa koyucu tarafından hakimlik ve savcılık mesleğinde yirmi yıl çalışmış olma koşulunun getirilmesi, Anayasa koyucunun bu konudaki iradesinin sınırlandırılması anlamını taşımakta ve Anayasa'nın 159. maddesindeki düzenlemeye aykırı bulunmaktadır" denildi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı