Geçmiş yıllardan kalan düğümlerin çözümleneceğine dair umutlarla başlanan 2020 yılında, küresel çapta ekonomi ve siyasi ajandayı yeniden şekillendiren yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ortaya çıkması, daha ilk andan itibaren bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının sinyalini verdi ve ilk çeyrekte eşi görülmemiş teşvik ve tedbirleri gündeme getirdi.
ABD ile Çin arasında iki yıl boyunca uzlaşma ile restleşme arasında giden ticaret müzakerelerinin ilk fazının imzalanması ve Birleşik Krallık'ın 47 yılın ardından AB üyeliğinden ayrılması, yılın ilk ayında 2019'dan devralınan belirsizlikleri büyük ölçüde ortadan kaldırdı.
Bu durum her ne kadar piyasalar tarafında coşkuyla karşılansa da Çin'de ortaya çıkan ve hızla yayılan Kovid-19 salgını, siyaset ve ekonomi ajandasını tamamen değiştirerek gündemin üst sıralarına yerleşti.
Tarihte deneyimlenmemiş bu salgının yayılımını önlemek amacıyla hükümetler sınırları kapatmaya ve sosyal izolasyona varan önlemler alırken, sağlık sistemlerini güçlendirmek, üretim, tedarik zinciri ve istihdam alanlarında ortaya çıkan olumsuz etkileri gidermek amacıyla eşi görülmemiş teşvikler açıkladı. Merkez bankaları da 2008 finansal ekonomik kriz dönemindeki genişlemeci politikalara yeniden dönmek zorunda kaldı.
Bu kapsamda, Çin Merkez Bankası (PBoC) şubat ayında piyasaya likidite enjeksiyonları ve faiz indirimleri ile destek verdi.
ABD hükumeti krizle mücadele için 2,2 triyon dolarlık destek paketi açıklarken, ABD Merkez Bankası (Fed) da mart ayının hemen başında 2008 küresel ekonomik krizin ardından ilk kez plansız toplanarak politika faizini 50 baz puan indirdi. Fed, bu kararının üzerinden henüz 12 gün geçmişti ki yeniden faiz indirimine gitti ve politika faizini yüzde 0-0,25 aralığına çekti. Bundan sonraki süreçte aksiyonlarına devam eden Fed, likidite sıkışıklığını gidermek amacıyla piyasalara repo işlemleri aracılığıyla kaynak sağladı, uluslararası merkez bankalarıyla swap hattını genişletti, ABD'li şirketlerin ticari menkul kıymet piyasası yoluyla borçlanma imkanını tekrar başlattı. Bunlarla da yetinmeyen Fed, 23 Mart'ta sınırsız varlık alımı dahil yeni tedbirleri devreye aldı.
Avrupa tarafında, Almanya 750 milyar avroluk yardım paketini onaylarken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) yıl sonuna kadar ek 120 milyar avroluk varlık alımı planladığını, ayrıca geçici yeni uzun vadeli refinansman operasyonlarına (LTRO) başlayacağını duyurdu. İngiltere Merkez Bankası (BoE) ise 2016'dan bu yana ilk kez faizi indirerek yüzde 0,75'den yüzde 0,25'e çekti.
Japonya Merkez Bankası (BoJ) da parasal genişlemeyi artırıcı yönde tedbirler alırken, Borsa Yatırım Fonu alım miktarını yıllık 6 trilyon yeniden yıllık 12 trilyon yene çıkardı, şirket finansmanını kolaylaştırmak için yeni bir kredi operasyonu başlattı.
Tüm bunlar karşısında Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve kredi derecelendirme kuruluşları 2020'ye ilişkin küresel ekonomik büyüme beklentilerini, daralma yönünde revize etti, dünya tarihinin en büyük krizi ile karşı karşıya olunduğu uyarısını yaptı.
Türkiye'de piyasalar
Türkiye'de ise ihracat ve sanayi üretiminde rekorla başlanan 2020 yılında, ilk Kovid-19 vakasının 10 Mart'ta görülmesinin ardından birçok tedbir hayata geçirildi. Ocak ve şubat aylarında toplam 125 baz puanlık faiz indirimine giden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), martta plansız toplanarak politika faizini 100 baz puan daha azaltarak yüzde 9,75'e çekti. Salgının olası olumsuz etkilerinin sınırlandırmak amacıyla Kovid-19 tedbirlerini de açıklayan TCMB, bu süreçte zorunlu karşılık oranları ve nema ödemelerini kredi büyümesi oranlarıyla ilişkilendirdi.
Pay piyasaları tarafında oynaklığı önlemek amacıyla Borsa İstanbul yönetimi "devre kesici" ayarlaması yaparken, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) açığa satış işlemlerini yasakladı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da bankaların yurt dışı yerleşiklerle yaptıkları bir bacağı döviz diğer bacağı TL olan ve vadede TL alım yönünde gerçekleştirecekleri para swapı, forward, opsiyon ve diğer türev işlemlerin toplamının bankaların en son hesapladıkları yasal özkaynaklarına oranını yüzde 25'ten yüzde 10'a düşürdü. Hükumetin ekonomiye destek amaçlı geniş kapsamlı "Ekonomik İstikrar Kalkanı"nı açıkladığı bu dönemde, kamu bankaları öncülüğünde birçok destek paketi sunuldu.
Söz konusu gelişmelerle ocak ayında rekorlar kıran Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, sert düştü ve ilk çeyreği yüzde 21,7'lik kayıpla 896.44 puandan kapattı. Bu dönemde dolar/TL ise yıla başladığı 5,94 seviyelerinden 6,62'ye yükseldi.
Yatırımcıların tahvil piyasasına yönelmesi ve merkez bankalarının sınırsız teşvikleri ile yıla yüzde 1,92 seviyelerinden başlayan ABD 10 yıllık tahvil faizleri, mart ayında yüzde 0,32 ile tarihi düşük seviyeyi gördü. Bu dönemde Türkiye'de uzun vadeli tahvil faizleri yüzde 13,8'e kadar yükselirken, gram altın yüzde 15,6 artışla ilk çeyreği 335,6 liradan tamamladı. Kriz anlarında güvenli liman olarak görülen altının onsu ise ilk çeyreği yüzde 3,9 artarak 1.577,6 dolardan tamamladı.
Fed küresel ekonomik kriz döneminde uyguladığı birçok politikayı yeniden hayata geçirdi
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ekonomilerde yarattığı tahribatın boyutlarının yavaş yavaş ortaya çıktığı yılın ikinci çeyreğinde, merkez bankaları ve hükümetlerin destek çabaları devam ederken, uluslararası kurum ve kuruluşlar küresel ekonomide Büyük Buhran'dan bu yana en yüksek daralma beklentilerini açıkladı, risk ortamında yatırımcı davranışlarında ise önemli değişimin sinyali geldi.
Salgının merkezinin Çin'in ardından önce ABD'ye, daha sonra Avrupa'ya kaydığı yılın ikinci çeyreğinde, merkez bankaları ve hükümetlerin Kovid-19'un ekonomiye yönelik etkilerini azaltmak amacıyla attıkları adımlar devam etti.
ABD Merkez Bankası (Fed) ikinci çeyrek boyunca faizlerde değişiklik yapmazken, negatif faiz tartışmalarına da son vererek bu politikanın gündemlerinde olmadığını bildirdi. Buna karşın, küresel ekonomik kriz dönemindeki birçok uygulamaya yeniden başvuran Fed, ekonomiyi desteklemek için 2,3 trilyon dolara kadar kredi sağlayacak ilave eylem kararı aldı, belediyelere yönelik likidite imkanını genişletti. Bu dönemde Fed, KOBİ'lere yönelik 600 milyar dolara varan kredi sağlanmasını öngördüğü Ana Cadde Borç Verme Programı'na ve şirket tahvili alımlarına başladı.
Avrupa tarafında açıklanan veriler birçok ülke ekonomisinin ciddi tahribata uğradığına işaret ederken, Avrupa Merkez Bankası'ndan (ECB) peş peşe adımlar geldi. İlk etapta Uzun Vadeli Refinansman İşlemleri'nin (TLTRO) şartlarını kolaylaştıran ECB, Pandemi Acil Varlık Alım Programı'nı 600 milyar avro artırarak 1 trilyon 350 milyar avroya çıkardı. Akabinde Avro Bölgesi dışındaki merkez bankalarına avro likiditesi sağlayacak Eurosystem Repo Programını (EUREP) da hayata geçiren ECB, böylece yurt dışı finans kurumlarına yönelik avro likiditesi teminini de güvence altına aldı. İngiltere Merkez Bankası (BoE) da varlık alım programını 100 milyar sterlin artırdı.
Asya tarafında, Japonya Merkez Bankası (BoJ) nisan ayı sonunda sınırsız miktarda devlet tahvili alımı yapacağını, yaklaşık 20 trilyon yen de şirket tahvili ve bonosu alacağını duyurdu. Öte yandan KOBİ'lerin finansmanını desteklemeye yönelik yaklaşık 30 trilyon yenlik faizsiz ve teminatsız kredi fonunu devreye alan BoJ, "ne gerekirse yapılacağı" mesajını verdi. Çin Merkez Bankası ise (PBoC), finansal kurumlara yönelik orta vadeli borç verme programı faiz oranını 20 baz puan azaltarak yüzde 2,95 ile rekor seviyeye düşürürken, kredi gösterge faizlerinde ikinci kez indirime gitti.
Uluslararası kuruluşların beklentileri
İkinci çeyrekte merkez bankaları ve hükumetlerin yanı sıra, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası kuruluşlar da kesenin ağzını açtı. Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkeleri güçlendirmek amacıyla 160 milyar dolarlık destek programı başlattı, IMF ise üye ülkelere acil borç yardımı sağladı.
Her ne kadar eşi görülmemiş teşvikler sunulsa da ekonomik aktivitenin sekteye uğraması birçok ülkede işsizlik oranlarının ve borçluluk seviyesinin artmasına neden oldu. Bu süreçte salgının ekonomilere yarattığı tahribat da gün yüzüne çıkmaya başladı.
Çin ekonomisi ilk çeyrekte yüzde 6,8 daralarak 28 yılın en kötü performansını kaydederken, ABD ekonomisi yüzde 5 küçüldü. Aynı dönemde, 27 üyeli Avrupa Birliği (AB) ve 19 üyeli Avro Bölgesi sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 2,6 daraldı. Türkiye ekonomisi ise bu dönemde yüzde 4,5 büyüdü.
Açıklanan verilerin ardından bu yıla ilişkin küresel ekonomik daralma beklentisini IMF yüzde 4,9'a, Dünya Bankası yüzde 5,2'ye revize etti. OECD ise söz konusu daralmanın boyutunun salgında ikinci dalganın yaşanmayacağı senaryosu altında yüzde 6, ikinci dalga yaşanması halinde yüzde 7,6 düzeyinde gerçekleşeceğini öngördü.
Bu durum karşısında birçok ülke, ikinci dalga riskine rağmen kısıtlamaları gevşetme yönünde kararlar almak zorunda kaldı. Türkiye'de ise normalleşme süreci 1 Haziran'dan itibaren başladı.
Türkiye'de piyasalar
Türkiye'de kısıtlamaların hayata geçirildiği ve ekonomik faaliyetin tüm dünyada olduğu gibi neredeyse durma noktasına geldiği ikinci çeyrekte, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) iki kez faiz indirimine başvurarak politika faizini yüzde 9,75'ten yüzde 8,25'e çekti. Bu dönemde piyasa derinliğinin korunması amacıyla birçok ilave önlem alan TCMB, Katar ve Çin merkez bankalarıyla swap anlaşmalarını genişletti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da aksiyonlarına devam ederken, kamu bankaları öncülüğünde kredi paketleri hayata geçirildi, konutta faiz oranları tarihi düşük seviyelere çekildi.
Söz konusu gelişmelere karşın Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, ikinci çeyrek boyunca kademeli yükselerek ilk çeyrekteki kayıplarını telafi etti. Bu dönemde yüzde 30'a yakın değer kazanan endeks, haziran ayını 1.165,25 puandan kapattı. Bu dönemde dolar/TL ise ikinci çeyreğe başladığı 6,62 seviyelerinden 6,85'e yükseldi.
İlk çeyrekte tarihi düşük seviyeyi gören ABD 10 yıllık tahvil faizleri, ikinci çeyrekte yüzde 0,66 civarında yatay hareket ederken, Bu dönemde Türkiye'de uzun vadeli tahvil faizleri düşüşe geçerek yüzde 11,4'e kadar geriledi. Gram altın yüzde 16,9'luk artışla ikinci çeyreği 392,3 liradan tamamlarken, ons altın da yüzde 12,9'luk yükselişle 1.780,9 dolara çıktı.
Borsa İstanbul'da BIST pay endekslerinden iki sıfır atılması tarihe geçti
Birçok ülkede kurum ve kuruluşların normalleşme adımlarının hızlandığı yılın üçüncü çeyreğinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayılarının artması salgında ikinci dalga endişelerini beraberinde getirirken, yurt içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "müjde" açıklaması ve Borsa İstanbul'da BIST pay endekslerinden iki sıfır atılması tarihe geçti.
Normalleşme sürecinde bulunan birçok ülkede artan vaka sayıları üçüncü çeyrek boyunca yeniden kısıtlayıcı tedbirleri gündeme getirirken, bu durum pay piyasaları tarafında risk iştahını azaltan en önemli etmen oldu. Öte yandan aşı çalışmalarına ilişkin pozitif haber akışı ise yatırımcı risk algısını destekleyen temel faktör olarak öne çıktı.
ABD, Almanya, İngiltere, Rusya ve Çin'den aşı çalışmalarına dair hızlanan haber akışının da pay piyasalarına yön verdiği 3. çeyrekte, Çin'de kabul edilen Ulusal Güvenlik Yasası'nın Hong Kong Özel İdare Bölgesi'nde yürürlüğe girmesinin ardından jeopolitik riskler yakından takip edildi.
Cephanesi azalan merkez bankalarının ise temmuz-eylül döneminde aksiyonlar açısından önceki iki çeyreğe kıyasla sakin kaldığı görüldü.
ABD Merkez Bankası (Fed), üçüncü çeyrek boyunca para politikası ve teşviklerini korurken, bankanın para politikası için belirlediği yeni çerçeve kapsamında yüzde 2'lik enflasyon hedefinin ortalamada tutturulacağını açıklaması, düşük faiz politikasını uzun bir süre benimseneceği beklentilerini artırdı. Banka yetkilileri sık sık ekonominin toparlanması için daha fazla mali desteğe ihtiyaç bulunduğu çağrısında bulunurken, ABD'de 1 trilyon dolarlık yeni bir teşvik paketinin hazırlıkları başladı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) da 3. çeyrek boyunca faiz oranlarında ve Pandemi Acil Varlık Alım Programı boyutunda değişikliğe gitmezken, ECB Başkanı Christine Lagarde birçok kez ekonomik toparlanmayı desteklemek ve fiyat istikrarını korumak için büyük miktarda parasal teşvik gerektiğini vurguladı. Bu çağrı karşısında Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin lideri, 750 milyar avroluk kurtarma programı konusunda anlaştı.
Bu dönemde, ülkelerin salgının etkilerinin en belirgin biçimde hissedildiği ikinci çeyrekte kaydettiği daralmanın boyutu da gün yüzüne çıktı. İkinci çeyrekte yıllık bazda ABD yüzde 31,7, Japonya yüzde 28,1 ve Avro Bölgesi ise yüzde 15 ve Türkiye ekonomisi yüzde 9,9 daraldı. Çin ekonomisi ise toparlanma sinyali vererek yıllık yüzde 3,2 büyüdü.
Türkiye'de piyasalar
Türkiye'de özellikle temmuz ayında normalleşme kapsamında atılan adımların hızlandığı görüldü. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), eylül ayında politika faizini 200 baz puan artırarak yüzde 10,25'e yükseltirken, likidite yönetimi kapsamında birçok sıkılaştırma adımı attı. Bu kapsamda piyasa yapıcı bankalara Açık Piyasa İşlemleri (APİ) çerçevesinde tanınan likidite imkan limitlerini önce yarıya, daha sonra sıfıra indiren banka, borç alabilme limitlerini de gecelik vadede yapılan işlemler için yarıya düşürdü. TCMB ayrıca, reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankaların yabancı para zorunlu karşılık oranlarını artırdı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da banka ve banka dışı mali kuruluşlara normalleşme döneminde bireysel ve ticari müşterilere kolaylık sağlamaları konusunda talimatlar hazırlarken, yurt dışı yerleşiklerin TL erişimini sınırlayan düzenlemelerde esneklik sağladı. Bankaların, vadede TL alım yönünde gerçekleştirecekleri swap ve diğer türev işlemlerin yasal özkaynaklara oranını yüzde 1'den yüzde 10'a çıkaran banka, Aktif Rasyosu (AR) değerini de düşürdü.
Sermaye Piyasası Kurulu ise (SPK) Borsa İstanbul BIST 30 Endeksi'nde yer alan pay piyasalarında açığa satış yasağını kaldırdı.
Borsa İstanbul cephesinde ise aşırı dalgalanmalarda işlemleri geçici olarak durdurarak yatırımcıları panik işlemlerinden korumaya yarayan devre kesici sistemi endeks bazında uygulanmaya başlanırken, BIST pay endekslerinden iki sıfır atılması projesi hayata geçirildi.
Yılın üçüncü çeyreğinde kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notuna ilişkin not değerlendirmeleri de yakından takip edildi. Türkiye'nin kredi notunu Standart & Poor's (S&P) "B+" olarak teyit ederken, Fitch Ratings "BB-" olan notun görünümünü "durağan"dan "negatif"e çevirdi. Moody's ise Türkiye'nin kredi notunu "B1"den "B2"ye düşürdü, not görünümünü ise "negatif" olarak belirledi.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdiği müjdesini verdi.
Bu gelişmelerle Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, üçüncü çeyrekte yüzde 1,7'lik düşüşle 1.145,24 puan olurken, dolar/TL ise üçüncü çeyreğe başladığı 6,85 seviyelerinden yükselişe geçerek eylül ayını 7,72'den tamamladı.
ABD 10 yıllık tahvil faizleri, temmuz-eylül döneminde yüzde 0,50 ila 0,79 bandında hareket ederken, Türkiye'de uzun vadeli tahvil faizleri yüzde 11,8'den yüzde 14,8'lere kadar yükseldi. Altının onsunun 2.075,11 dolarla tarihi zirvesini gördüğü üçüncü çeyrekte gram altın da yüzde 19,3 değerlenerek 468,1 liradan kapandı.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki anlaşmazlık pay piyasalarındaki volatilitenin temel kaynağı oldu
Finansal piyasalarda yılın son çeyreğinde özellikle ABD ve Avrupa'da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısındaki artış kapsamında kısıtlama tedbirlerine yeniden başvurulmasının ekonomik etkilerine ilişkin endişeler ve ABD'de başkanlık seçimleri fiyatlanırken, yurt içinde değişen ekonomi yönetimi ve sonrasında arka arkaya gelen hamlelerin yansımaları takip edildi.
Yılın son çeyreğinde ABD'de başkanlık seçimleri gündemin ilk sıralarına yerleşirken, teşvik paketi büyüklüğüne ilişkin Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki anlaşmazlık pay piyasalarındaki volatilitenin temel kaynağı oldu.
Bu süreçte ABD ve Avrupa'da Kovid-19 kaynaklı can kayıpları artarken, bu durum kısıtlama tedbirlerine yeniden başvurulmasını zorunlu kıldı. Bir tarafta salgında ikinci dalga endişeleri, diğer tarafta aşı çalışmalarına ilişkin pozitif haber akışının fiyatlanmasıyla yön bulmakta zorlanan piyasalarda, ABD'nin İran ve Çin ile arasındaki gerilimin tırmanması risk algısını artırdı.
Halihazırda düşük faiz oranı ve sınırsız teşviklerle piyasalara likidite sağlayan ABD Merkez Bankası (Fed), yılın 3. çeyreğinde aldığı kararlarla Kovid-19 desteklerinin süresini uzattı. ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin ise çıkmaza giren teşvik paketleri konusunda son olarak 916 milyar dolarlık bir teklif sunduklarını bildirdi.
Artan vaka sayıları karşısında çıkmaza giren Avrupa tarafında, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke liderleri, 1,8 trilyon avroluk bütçe ve kurtarma paketinde uzlaştı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise son toplantısında Pandemi Acil Varlık Alım Programı'nın toplam büyüklüğünü 500 milyar avro artırarak 1,85 trilyon avroya yükseltti, programın süresini Mart 2022'ye kadar uzattı.
Yılın 3. çeyreğinde, İngiltere, Kanada ve ABD Pfizer ile BioNTech'in geliştirdiği Kovid-19 aşısının kullanımını onayladı.
Aşıyla ilgili olumlu haberlere rağmen ülke ekonomilerinde artan kırılganlıklara işaret eden uluslararası kurum ve kuruluşlar, daralma beklentilerini de revize etti. Bu yıla ilişkin küresel daralma beklentisini OECD yüzde 4,5'ten yüzde 4,2'ye, IMF ise yüzde 5,2'den yüzde 4,4'e güncelledi.
Türkiye'de piyasalar
Yurt içinde yılın son çeyreği oldukça hareketli geçerken, bu dönemin en önemli gelişmesi ekonomi yönetimindeki değişiklik oldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yılın son çeyreğindeki ilk toplantısında, piyasadaki faiz artırımı beklentilerine karşın politika faizini yüzde 10,25 düzeyinde sabit tuttu, para politikası operasyonel çerçevesinde ise değişikliğe giderek borç verme faiz oranı ile gecelik borç verme faiz oranı arasındaki farkı 300 baz puan olarak belirledi.
Kasım ayının başında Murat Uysal, TCMB Başkanlığı görevinden alınarak, yerine Naci Ağbal atandı. Akabinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine de Lütfi Elvan getirildi.
Başkan Ağbal, göreve gelmesinin hemen ardından yaptığı sözlü yönlendirme ile fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda tüm politika araçlarını kararlılıkla kullanacaklarını, ilk toplantıya kadar durum değerlendirmesi yapacaklarını bildirerek, piyasadaki ara toplantı beklentilerini ortadan kaldırdı. TCMB, açıklamanın ardından ilk toplantıda, politika faizini 475 baz puan artırarak yüzde 15'e yükseltti, para politikasında da sadeleşmeye giderek tek faiz politikasına geçti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), normalleşme adımları kapsamında, bankaların yurt dışı yerleşiklerle TL işlemlerinde esnemeye devam ederken, Aktif Rasyosu (AR) hesaplanmasına son verdi. Kamu bankaları da KOBİ'lere yönelik 100 bin liraya kadar kredi desteğini hayata geçirdi.
Öte yandan Türkiye Varlık Fonu (TVF) ve Katar Yatırım Otoritesi (QIA) arasında, Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk payının QIA'ya devrini içeren işlem tamamlandı.
Bu gelişmelerle Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, ekim başından 14 Aralık'a kadar geçen sürede yüzde 21,8 artış kaydetti ve 1.394,58 puanla yılın en yüksek seviyesini gördü.
Öte yandan BIST 100 endeksi 55,4 milyar lira, Pay Vadeli İşlem Sözleşmeleri'nde de 11,6 milyar lira ile işlem hacmi rekoru kırıldı.
Bu dönemde dolar/TL ise 8,5832 ile tarihi zirvesini görmesine karşın, ekonomide yeni dönem adımlarıyla 7,5160 seviyelerine kadar geriledi. Türkiye'de uzun vadeli tahvil faizleri yüzde 13,2'den yüzde 11,8'lere kadar düştü. Altının onsunun yüzde 3 civarında düşüş yaşadığı bu süreçte, gram altın 540,7 lirayla tarihi zirvesini görse de yapılan açıklamalarla 462 liraya kadar düştü.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı