Türkiye, jeolojik konumu nedeniyle dünyada deprem tehlikesi en yüksek olan ülkelerden biri. Ülkemizin yüzölçümü olarak yüzde 92’si, nüfus yoğunluğu olarak yüzde 95’i deprem kuşağında bulunuyor.
Buna bağlı olarak sık sık meydana gelen depremlerde çok sayıda can ve mal kaybı yaşanıyor. Türkiye’nin yakın tarihli en büyük depremlerinden olan Van depremi, bir kez daha insanları öldürenin deprem değil, çürüyen binalar olduğunu gözler önüne serdi.
Araştırmalar, depremlerde yaşanan sakatlanma ve ölümlerin çok büyük bir kısmının insanların yıkılan binaların altında kalmasından kaynaklandığını gösteriyor.
Depremlerde yıkılmayarak ayakta kalacak, korozyondan etkilenmemiş binalara sahip olabilmenin en etkili yolunun su yalıtımı yaptırmak olduğunu belirten BİTÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Karahan; “7,2’lik Van Depremi sonrasında gündeme gelen ve Kentsel Dönüşüm diye bilinen ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’ ile birlikte ülkemiz depremlerde zarar görmeyecek güçlü binalar inşa etme fırsatı yakaladı.
Türkiye genelinde önümüzdeki 20 yılda 14 milyon konutun elden geçirilmesi planlanıyor. Büyük depremler sonucunda yaşanan acı kayıplar bunun nedenlerinin sorgulanmasına yol açtı. Toplum genelinde depremlerin yol açtığı büyük yıkımların nedeni çok bilinmese de en önemli neden korozyon; yani betonarme binaların taşıyıcı sistemleri içindeki demirlerin paslanarak ve çürüyerek taşıyıcılığını kaybetmesi. Su yalıtımı olmayan binaların taşıyıcı sistemlerindeki demirler yıllar içinde korozyona uğrayarak çürüyor.
Su yalıtımı olmayan bir bina 10 yıl içinde taşıma kapasitesinin yüzde 66’sını kaybediyor. Taşıyıcı kapasitesi zayıf düşmüş su yalıtımsız binalar şiddetli depremlerde yıkılıyor.” dedi.
Kentsel Dönüşüm Rant İçin Değil Sağlam Binalar İçin Fırsat Olmalı
BİTÜDER Başkanı Burhan Karahan, ülkemizde yaşanan en acı depremlerden olan 17 Ağustos Depremi’nin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından 55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan araştırmaya göre binaların yüzde 79’unun hasarlı bulunduğunu belirtti.
İncelenen bu binaların yüzde 64’ünde su yalıtımı olmadığı için taşıyıcı sistemlerin korozyon nedeniyle paslandığı yani çürüdüğünün belirlendiğine dikkat çeken Karahan, “Benzer bir araştırma Van depremi için de yapılsaydı benzer sonuçlarla karşılaşılacağını düşünüyorum.
Bundan sonra depremlerden korunmak için gerekli önlemleri almalıyız. Tüm yapı malzemelerinde olması gerektiği gibi binalarımızda su yalıtımı amacı ile kullanacağımız ürünlerde de mutlaka ulusal ve uluslararası standartlara uygun CE belgeli malzemeleri seçmeliyiz.
Kentsel dönüşüm sağlam ve nitelikli binalar inşa etmek için önemli bir fırsat. Bu süreçte ucuz ve kalitesiz malzemelerin kullanıldığı konutlar üreterek yeni yapılaşma atağının fırsatçılığa dönüşmesinin önlemi alınmalı ve standartlara uygun, nitelikli, dayanıklı konutlar inşa edilmeli. Konut satın alanlar da su yalıtımı olup olmadığını mutlaka sorgulamalı” diye konuştu.
Su Yalıtımı Yasal Zorunluluk Olmalı
Yüzölçümünün büyük bir kısmı deprem kuşağında olan ülkemizde su yalıtımının Yapı Kanunu’nda zorunlu olması gerektiğini vurgulayan Karahan, “Türkiye’deki mevcut binaların yüzde 85’nin su yalıtımı olmadığı düşünüldüğünde, ülkemizdeki yaşanacak depremlerde binaların birçoğunun korozyon nedeniyle ne yazık ki yıkılmaması mümkün değil.
BİTÜDER olarak kurulduğumuz günden bu yana güvenli binalar için su yalıtımının vazgeçilmez bir unsur olduğunu anlatmak için çalışıyoruz. Bugüne kadar gerek sektörle ilgili fuarlara ve konferanslara katılarak gerekse de çeşitli seminerler düzenleyerek sektör karar vericilerini, kanaat önderlerini, sektör profesyonellerini ve tüketicileri su yalıtımının depremle mücadeledeki önemi hakkında bilgilendirdik ve bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Desteğimizle 24 Ekim’de gerçekleşecek ‘Kentsel Dönüşüm ve Su Yalıtımı Zirvesi’nde de bu sorunları ve çözüm önerilerimizi dile getireceğiz. Su yalıtımının yasal olarak zorunlu olması için çalışmalarımıza hiç ara vermeden devam edeceğiz” diyerek sözlerini noktaladı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı