Prof. Dr. Gürsel Öngören yaptığı açıklamada 2013 yılı kentsel dönüşüm rakamlarını şöyle özetledi: “Kentsel dönüşüm hedeflerinde Türkiye’deki 6 milyon binanın 2 milyonunun acilen yenilenmesi var. Konut hesabıyla 19 milyon 500 bin konutun 6 milyon 500 bini on beş yıllık bir süreçte yenilenecektir.
Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen 6306 sayılı Kanun 2012 yılında kabul edilmekle birlikte uygulama yönetmeliğinin yılsonunda çıkması sonucu; aslında “kentsel dönüşüm” 2013 yılından itibaren uygulanmaya başlandı.
İstanbul açısından baktığımızda ise 1 milyon 500 bin binanın 1/3’ü yenilenecek. Esenler, Gaziosmanpaşa, Zeytinburnu, Pendik, Bağcılar, Kartal, Küçükçekmece, Sarıyer, Bayrampaşa, Güngören, Sultangazi, Tuzla, Kadıköy (Fikirtepe), Beşiktaş ve Üsküdar’da 25 yerde riskli alan ilan edildi. İstanbul’da 10.400.000 m2 riskli alan var.
İstanbul’da ilan edilen riskli alanlarda 25 bin bina ve 85 bin konut ve işyeri var.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İstanbul İl müdürlüğünde riskli alan dışında da vatandaş arzusu ile şu ana kadar 6500 adet bina riskli yapı tespit edildi. Yani İstanbul’da yaklaşık 32 bin bina kentsel dönüşüm kapsamında. Bu rakamlar bakanlığın 200 bin konutluk ilk hedeflere yaklaştığını gösteriyor.”
Profesör Gürsel Öngören; kentsel dönüşümü acımasızca eleştirmek için çok erken olduğunu, kentsel dönüşümün yerine koyacak B planının olmadığını, kazanımların eksiklerin çok üzerinde olduğunu belirtti.
Gürsel Öngören sözlerini şöyle sürdürdü: “2013 yılını değerlendirdiğimizde elde edilen kazanımlar büyük. Ancak bazı sorunlar ve eksiklikler ile de karşı karşıyayız. Daha kentsel dönüşümün yüzde beşindeyiz. Bu yüzden kısa süre içinde hem 6306 sayılı kanunda ve hem de uygulama yönetmeliğinde halkımızı rahatlatacak ve çarpık kentleşmeyi de önleyecek bazı acil değişikliklerin yapılmasını bekliyoruz”.
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu; kentsel dönüşüm uygulamalarında ortaya çıkan eksiklikleri ve değişiklik önerilerini şu şekilde sıraladı:
1) Kamuoyunda en çok rahatsızlık yaratan, apartman ve sitelerde 2/3 çoğunluk dışında herhangi bir konuya karşı çıkan 1/3 azınlığın dairelerinin; komşuları tarafından sattırılması korkusu ve baskısı. Azınlık 1/3’ün hissesi satılmadan onların yeni binada kalmasını sağlamamız gerekiyor. 6306 sayılı Kanunda bulunan, mülkiyet hakkının aşırı sınırlanması ve hak aramanın engellenmesi konusundaki anayasal sorunlar çözülmelidir.
2) Apartmanlarda inşaat şirketi ile anlaşma koşulları oluşturulmadan risk raporu alınıyor. Bu acele, “binamız yıkılıyor, bir an önce anlaşalım” baskısı sonucu, kat maliklerinin kötü koşullarla anlaşma yapmalarına yol açıyor. Kat malikleri açısından anlaşma netleşmeden risk raporu için başvuru yapılmamalı. Bakanlık inşaat şirketleriyle anlaşmak isteyenlere yıkım öncesi üçer aylık bir-iki kere süre verebilir.
3) İnşaat şirketleri kentsel dönüşümde ciddi bir öz sermaye kullanıyorlar. İnşaat şirketlerinin proje kredilerinde faiz indirimi yoluyla teşvik getirilmesi faydalı olacaktır.
4) Riskli binayı, yerinde yıkarak, yeniden depreme dayanıklı apartmanı yapmak, can güvenliği sorununu çözüyor ama çarpık kentleşme, betonlaşma sürüyor. Yeşil alan, okul, spor salonu, kültür merkezi eksikliği sorunu devam ediyor. Parsel ve ada bazında arazileri birleştirerek, yeni donatı alanı elde etmek için Devlet tarafından imar artışı teşviği verilmesi gerekiyor.
5) Riskli alanlarda bazı belediyeler, 18-20 katlı binalara bölge halkını toplayıp, çevreye hiçbir ek sosyal donatı alanı katkısı yapmadan, 300 haneyi boşaltıp, o yere altı yüz daire koyuyorlar. Üç yüz daireyi mülk sahiplerine verip, kalan üç yüz daireyi belediye ve inşaat şirketi arasında paylaşıp, para kazanmaya çalışıyorlar. Kentsel dönüşümde belediyeler rantı unutmalı, hizmeti düşünmelidirler. Riskli alanları düzenleyen bir yol haritası ve ayrı bir yönetmelik yapılmasında fayda görüyoruz.
6) Belediyelerin riskli alanlarda, yeni yerleşimler için yaptıkları imar planları ve kentsel tasarımlar çoğunlukla niteliksiz ve çağdışı. Belediyeler riskli alanlarda sıradan kişilere şehir planları ve kentsel tasarım çizdiriyorlar. Halbuki kentsel dönüşüm bir kez ele geçen bir fırsat ve elli yıl kullanacağımız mahalleler, semtler tasarlamalıyız. Belediyelerin riskli alanlarda marka değeri olan mimarlara ve şehir plancılarına mahalle ve semt projeleri, kentsel tasarım projeleri çizdirmeleri gerekiyor. Bakanlık tüm riskli alanlarda çizilen belediye projelerini denetlemeli ve Bakanlığa onaylatmadan belediyeler projeye başlamamalı.
7) Yapılan kentsel tasarım ve imar planları sadece bir mahalleyi hedef alıyor. Halbuki imar planlarının ilçe ve il bazında bütüncül olması gerekli. Bu koordinasyonu Bakanlık üstlenmelidir. Hatta yeni İmar Kanunu tasarısına Belediyelerin imar planlarını Bakanlığın durdurma ve değiştirme yetkisi konulmalıdır.
8) Yeni binalar deprem için güvenli olmakla birlikte enerji verimliliği ve çevre koruma için yeterli değil. Yeşil binalar kentsel dönüşümün maliyetini uzun vadede %20 düşürebilir. Yeşil ve akıllı binalara özel olarak teşvik verilmelidir.
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören sözlerini şu şekilde tamamladı: “Sonuç olarak 2013 yılına baktığımızda halkımız kentsel dönüşümü anladı, fayda sağlayanlar çoğunlukta, ama canı yananlar da olduğundan; yeni yılda 6306 sayılı Kanun ve Yönetmeliğinde bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli görüyoruz.”
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı