Çelik endüstrisinde karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik girişimler giderek daha önemli hale geliyor. Gemini Corporation, sürdürülebilir çelik üretimi ve yeşil çelik çözümleri konusunda hangi adımları atıyor?
1989 yılında kurulan Gemini Corporation NV, uluslararası bir ticaret şirketinden döngüsel ekonomi pazarında lider bir konuma evrilmiş ve her yıl 2 milyon ton malzemeye ikinci bir hayat kazandırmaktadır. Sosyal kalkınma, verimli lojistik, işletme sermayesi sağlanması, eğitim, uçtan uca izlenebilirlik ve sahada uygulama odaklı olarak döngüsel ekonomi ekosistemini güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Sürdürülebilir çelik üretimi ve yeşil çelik çözümleri konusunda önemli adımlar atmaktayız. Sürdürülebilir geri dönüşümün güçlü bir savunucusu olarak, geri dönüştürülebilir malzemelere ikinci bir hayat kazandırmaya inanıyoruz. Küresel çapta ortaklarımızla kurduğumuz ağ sayesinde, her yıl 1 milyon ton çeliğin geri dönüşümüne katkıda bulunarak 1,5 milyon ton CO2 emisyonunu azaltıyoruz. Çelik endüstrisinde sürdürülebilir hammaddeler sağlayarak verimli bir süreç sunuyor, emisyonları azaltıyor ve doğal kaynakları koruyoruz. Atık malzemeleri geri dönüştürerek ham madde ihtiyacını azaltıyor ve döngüsel ekonomiyi teşvik etmeye kararlıyız.
Geri dönüştürülmüş demirli metallerin çelik üretimindeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Endüstride geri dönüşüm oranlarını artırmak için hangi stratejiler benimsenmelidir?
Çelik %100 geri dönüştürülebilir bir malzeme ve küresel çelik üretiminde toplam metal girdisinin yaklaşık %30'unu hurda çelik oluşturuyor. Demir-çelik sektörü, küresel enerji kaynaklı emisyonların yaklaşık %8'inden sorumludur ve iklim hedeflerine ulaşmak için bu sektörün karbonsuzlaştırılması kritik öneme sahiptir.
Hurda bazlı elektrik ark ocaklı (EAF) üretim, çelik üretiminde karbonsuzlaştırmayı sağlayan az sayıdaki tamamen ticari olarak uygulanabilir yöntemlerden biridir. Çelik sektörüne yönelik çeşitli net sıfır senaryoları, geri dönüştürülmüş hurda oranının 2050 yılına kadar yeni geri dönüşüm teknolojilerinin geliştirilmesi, hurda toplama, ayrıştırma, işleme ve geri dönüşüm teşviklerinin artırılmasıyla %45’e kadar çıkabileceğini göstermektedir.
Çelik hurda ticareti, hurdaların ayrıştırma ve işleme alanında karşılaştırmalı avantaja sahip ülkelere yönlendirilmesini sağlayabilir ve küresel geri dönüşüm oranlarının artmasına katkıda bulunabilir. Ticaretin sağladığı faydalar sayesinde ülkeler, hurda çeliğin değerli malzemelere dönüştürülmesi konusunda yetkinliklerini geliştirebilir. Geri dönüştürülmüş demirli metaller, sürdürülebilir çelik üretiminde hayati bir rol oynayarak çevresel, ekonomik ve sosyal faydalar sunmaktadır. Çelik endüstrisi evrimini sürdürdükçe, geri dönüştürülmüş ferrous metallerin önemi giderek artacaktır.
Demir İşletmeleri Başkanı olarak departmanınızda hangi yenilikleri ve büyüme stratejilerini uyguluyorsunuz? Gemini Corporation’ın ferrous metaller sektöründeki hedefleri ve yatırımları nelerdir?
En büyük gücümüz, bir müşteriye tedarikçi olurken aynı zamanda o müşterinin müşterisi olmamızdır. Örneğin, Hindistan’daki büyük tesislere paslanmaz çelik hurdası tedarik ediyoruz ve ardından üretilen nihai ürünü geri alarak verimli bir şekilde yeniden dağıtımını sağlıyoruz. Böylece iş portföyümüzü genişletirken, elde edilen kârın önemli bir kısmını topluma geri kazandırıyoruz. Bu çerçevede, her gün yaklaşık 400 hastaya ücretsiz ilaç sağlayan birkaç sağlık merkezi işletiyoruz, 250 öğrencinin ücretsiz eğitim aldığı iki okulumuz var ve Hindistan’ın Rajasthan bölgesinde 100.000 ağacın dikimini ve bakımını üstlenmiş durumdayız.
Çelik tesisleriyle yakın iş birliği yaparak sürdürülebilir çelik üretimini teşvik ediyoruz ve onlara daha fazla geri dönüştürülmüş çelik hurdası tedarik ediyoruz. Bu sayede enerji tüketimini azaltıyoruz. Ayrıca, ferrous metallerin geri dönüşümü ve ticaret operasyonlarımızı optimize etmek için yapay zeka (AI) ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi dijital teknolojilere yatırım yaptık.
Dünyada atık yönetimi sektörü trilyon dolarlık bir pazara ulaştı ve her gün 100 milyon dolar artıyor. Ancak gelişmekte olan ülkeler, özel bir geri dönüşüm ve atık yönetimi politikası konusunda ciddi şekilde geri kalmış durumda. Bu nedenle, geri dönüştürülebilir çelik ve diğer malzemelerin uluslararası ticareti, büyük fırsatlar barındıran bir tür kentsel madencilik gibidir.
2025 yılı küresel hurda pazarını değerlendirecek olursanız, tüm yılı kapsayan görüşlerinizi ve öngörülerinizi paylaşabilir misiniz?
Küresel hurda pazarı, ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı, bölgesel savaşlar, korumacı politikalar ve giderek kötüleşen jeopolitik ortam nedeniyle birçok belirsizlikle karşı karşıya. Bu durum, döviz kurları, navlun ücretleri, hisse senedi piyasaları ve bunların büyük hurda ithalatçısı ülkeler üzerindeki etkileri açısından ciddi dalgalanmalara yol açmaktadır.
Ancak, tüm bu değişimlere rağmen çelik hurda pazarı her zaman olduğu gibi 2025 yılında da kendi yolunu çizecek ve daha fazla istikrar sağlayacaktır. Bununla birlikte, tüm sektör paydaşlarına "dikkatli hareket etmelerini" öneriyorum. Finansal olarak riskli durumlara girmemek, nakit akışını verimli bir şekilde yönetmek ve aşırı finansal yük altına girmemek çok önemli. Bu dönemde konsolidasyon yapmak ve kontrollü büyümek en sağlıklı strateji olacaktır.
Türkiye’nin küresel hurda piyasasındaki konumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Orta Doğu’ya erişimi sayesinde stratejik bir konumda bulunması, onu doğal bir ticaret merkezi haline getirmektedir. Küresel hurda piyasasındaki konumu, güçlü çelik üretimi, artan iç talep ve bölgesel taleple birlikte oldukça verimli bir seviyededir. Geçtiğimiz yıl Türkiye yaklaşık 20 milyon ton hurda ithal etti ve Avrupa’nın en büyük ikinci, dünyanın ise sekizinci en büyük çelik üreticisi konumunda yer aldı.
Ancak, son yıllarda Rusya ile azalan ticaret hacmi nedeniyle Türkiye’nin Avrupa ve ABD’den hurda ithalatına olan bağımlılığı artmıştır. ABD’de uygulanan gümrük tarifeleri ve demirli hurdanın kritik ham madde olarak sınıflandırılması, bu materyalin AB yasaları çerçevesinde daha sıkı korunmasına yol açabilir. Bu durum, Türkiye’nin en büyük iki ihracatçısından hurda tedarik etmesini zorlaştırabilir. Bu nedenle, Türkiye’nin ticaret rotalarını çeşitlendirmesi ve Afrika ile Orta Doğu ülkeleriyle ticaret hacmini artırması gerektiğini düşünüyorum. Zira, küresel çevre düzenlemelerinin sıkılaşması ve Avrupa’daki çelik üreticilerinin AB’den hurda ihracatını kısıtlamasını talep etmesiyle birlikte hurda talebi daha da artacaktır.
Türkiye’nin kendi siyasi durumu, zayıflayan para birimi ve artan enerji maliyetleri çelik sektörünün geleceği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Ancak, ilgili bakanlık tarafından doğru kararlar alınırsa, bu zorluklar Türk çelik fabrikaları ve küresel çelik sektörü için bir fırsata dönüşebilir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı