Son yıllarda yaşanan istikrarlı kötüleşme, Avrupa’nın sanayisinde köklü dönüşümleri kaçınılmaz kılarken, özellikle otomotiv ve enerji gibi stratejik sektörlerin geleceği tehlikede olduğu belirtiliyor. Bu gelişmeler, sadece çelik üreticilerini değil, Avrupa'nın en önemli endüstriyel değer zincirlerini de tehdit eder duruma geldi.
Avrupa Çelik Birliği (EUROFER), Avrupa Birliği'nin sanayi politikalarında acil ve kapsamlı adımlar atması gerektiğini savunuyor. Özellikle Temiz Sanayi Anlaşması'nın, Avrupa sanayisini koruma ve refahını güvence altına alma yolunda son fırsat olduğunu belirtiyor. Bu anlaşmanın uygulanmaması durumunda, Avrupa sanayisinin küresel rekabet gücünün ciddi şekilde zayıflayacağı uyarısı yapılıyor.
EUROFER Genel Müdürü Axel Eggert, Avrupa'da sanayisizleşme riskinin daha önce hiç bu kadar ciddi olmadığını vurguluyor. Almanya ve Orta Avrupa ülkelerinden gelen son haberlerin, sadece çelik değil, otomotiv ve rüzgar enerjisi gibi stratejik sektörlerde de derin bir kriz yaşandığını gösterdiğini ifade ediyor. "Ya etkili bir Temiz Sanayi Anlaşması hayata geçirilecek ya da Avrupa, Amerika ve Çin'in liderlik ettiği temiz teknoloji yarışında geri kalacak," diyen Eggert, Avrupa'nın bu zorlukları aşmaması durumunda bir "sanayi müzesi"ne dönüşeceği uyarısında bulundu.
Avrupa çelik sektörünün sürdürülebilir bir geleceğe adım atabilmesi için, adil olmayan ticaret uygulamalarına karşı etkili bir ticaret politikası gerekiyor. Eggert, küresel çelik üretim fazlasının Avrupa pazarını olumsuz etkilediğine ve bu durumun sektör üzerindeki baskıyı artırdığına dikkat çekiyor. Özellikle Çin ve diğer çelik üreticisi ülkelerden gelen ucuz çelik ithalatı, Avrupa’nın yerel üreticileri için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Bununla birlikte, karbon sınırında denetim mekanizması (CBAM) da bu mücadelede kilit bir rol oynuyor. Avrupa'nın, temiz enerji yatırımlarını artırarak ve yeşil ürünler için yerel pazarlar oluşturarak sanayisini rekabetçi tutması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde, Avrupa sanayisi küresel pazarda rekabet gücünü yitirebilir.
Avrupa Birliği’nin çelik üretimi 2023 yılında tarihinin en düşük seviyesine gerileyerek 126 milyon ton oldu. Bu miktar, son on yılın ortalamasından 25 milyon ton daha az ve 2019’daki 152 milyon tonluk üretim seviyesinin oldukça gerisinde olduğu belirtiliyor. Düşük talep ve artan ithalat, çelik üreticilerinin kâr marjlarını neredeyse sıfırladığı aktarıldı. 2024 için yapılan tahminler de pek iç açıcı değil; çelik talebindeki durgunluk devam ederken, birçok fabrikanın kalıcı olarak kapanma riski bulunuyor.
Çin’de yaşanan ekonomik krizle birlikte, dünya genelinde kapasite fazlası oluşturan 100 milyon ton çelik, dampingli fiyatlarla büyük pazarlara akıyor. Bu durum sadece Çin'le sınırlı kalmayıp, Güney Asya ve Orta Doğu gibi bölgelerden gelen ucuz çelik ihracatı da Avrupa pazarına yöneliyor. AB’de ithal çeliğin sıcak haddelenmiş ürünler içindeki payı %30’a ulaşmış olduğu belirtiliyor.
Çelik sektöründe yaşanan daralma, iş gücü kayıplarını da beraberinde getirdi. 2020'den bu yana sektörde 23.000 iş kaybı yaşandı ve bu rakam, 2009-2020 yılları arasında kaybedilen 80.000 işe eklendiğinde ciddi bir istihdam sorunu ortaya çıkıyor. AB çelik endüstrisi, 2023 itibarıyla 303.000 doğrudan ve 2,3 milyon dolaylı iş imkanı sunarken, bu rakamların daha da düşmesi bekleniyor.
Avrupa çelik endüstrisi, sadece bu sektörün değil, genel olarak AB sanayisinin sağlığını belirleyen kritik bir gösterge olarak kabul ediliyor. EUROFER, sanayinin rekabet gücünü yeniden canlandırmak ve Avrupa'nın karbonsuzlaşma sürecini hızlandırmak için AB politikalarında radikal bir değişim yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Eğer hızlı ve kararlı adımlar atılmazsa, Avrupa'nın sanayi gücü tehlikeye girebilir ve bu da küresel rekabet yarışında ciddi bir gerileme anlamına gelir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı