Onuncu Kalkınma Planı'na göre, şehirleşme oranı 2018'de yüzde 76,4'e ulaşacak.
Plana göre, 2007-2012 döneminde Türkiye'nin nüfusu toplamda yüzde 7,1 oranda arttı. Nüfusu 20 binin üzerindeki yerleşimler itibarıyla şehir nüfusundaki artış ise bundan iki kat hızlı gerçekleşti.
Böylece şehirleşme oranı yüzde 67,5'ten 72,3 seviyesine yükseldi. Bu oranın 2018'de yüzde 76,4’e ulaşması bekleniyor.
Plana göre, şehirleşme oranındaki artışın yanı sıra artan gelir düzeyi, iyileşen finansman imkanları, aile ve toplum yapısındaki değişiklikler ve hareketlilik, şehirlerde yaşam kalitesini ön plana çıkardı.
Sosyal donatısı zengin, daha geniş, modern, güvenli konutların rağbet görmesi, şehirlerin eski merkezlerinin ve konut alanlarının işlev ve değer kaybetmesi, önemli eğilimler oldu. Arazi kullanım kararları, yoğunlukları ve niteliğinin değişmesine yol açan bu süreçte, şehirlerde doku hızlı şekilde yenilendi.
-Aşırı değer artışı beklentisi, planlama sürecini olumsuz etkiliyor
Planlı mekansal gelişme sürecine ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı plana göre, aşırı değer artışı beklentisi, yeni alanların imara açılmasına ve planlarla verilmiş imar haklarının artırılmasına yönelik talepleri tetikleyerek, imar planlama süreçlerini olumsuz etkiliyor.
Bu durum yoğun, dayanıksız, yaşam kalitesi düşük ve afet riski yüksek şehir dokularının ortaya çıkmasına, şehirlerin özgün kimliğinin bozulmasına, ulaşım, altyapı ve ortak kullanım alanlarının yetersiz kalmasına neden oluyor.
Çoğunlukla kamu eliyle yürütülen büyük ölçekli konut, ulaşım, sağlık, eğitim gibi yatırımların yer seçim süreçleri, kentsel gelişmenin yönlendirilmesinde etkili oluyor. Özellikle Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca yürütülen büyük ölçekli konut projelerinin yer seçimi ve tasarım kriterlerinin şehirlerin kimliği, dokusu ve yoğunluğuyla uyumunun güçlendirilmesi ihtiyacı ise devam ediyor.
-Gayrimenkul yatırımlarında hızlı büyüme
Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin yanı sıra gayrimenkul yatırımlarında hızlı büyüme dikkati çekiyor. Bölge ve şehirleri doğrudan küresel aktör haline getiren süreçler, başta sanayi alanı, işyeri ve konut olmak üzere gayrimenkul talebini özellikle metropol alanlarda, uluslararası düzeye taşıyor.
Bu kapsamda, piyasanın daha sağlıklı işlemesini sağlamak üzere objektif ölçütlere dayalı gayrimenkul değerleme sisteminin geliştirilmesine ihtiyaç bulunuyor.
Planda, temel olarak Türkiye'nin, coğrafi koşullara, kent-kır ayrımına, tarihi, kültürel ve çevresel değerlere uygun, insan ve toplum ihtiyaçlarına cevap veren, daha geniş ortak kullanım alanlarına sahip, üst standartlarda yaşanabilir mekanlara kavuşturulması amaçlanıyor.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı