Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz Ertürk, uluslararası piyasalardaki likiditeyi tahvil ihraçları yoluyla Türkiye’ye getiren bankaların önümüzdeki dönemde borçlanma enstrümanları arasına coveredbond’ların geleceği öngörüsünde bulundu. Bankaların portföyünde bulunan KOBİ, konut ve taşıt kredisi gibi gelir yapısı sağlam aktiflere dayalı ihraçlar, bankalar için yurtdışından yeni kaynaklar yaratırken bu ihraçların yatırımcısı ağırlıklı olarak Almanya olmak üzere kıta Avrupası’ndan çıkıyor. Yılmaz Ertürk, İş Bankası tarafından da İpotek Teminatlı Menkul Kıymet programı kurma hususunun değerlendirildiğini söylerken“Yeni dönemde Türk bankaları için coveredbond’lar, kaynak sağlamada en önemli pencerelerden biri olacak” dedi.
Bankacılık sektörü, vade uyumsuzluğunu azaltmak ve fonlama kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla özellikle son 5 yıllık dönemde yurt dışı tahvil ihraçlarında gaza bastı. Bunda hem küresel likidite bolluğu hem de eurotahvil piyasalarının daha derin olması da etkili oldu.
Böylece, Türk bankacılık sektöründe yaklaşık 5 yıl önce başlayan euro tahvil ihraçlarının bakiyesi, 25 yıldan daha uzun bir geçmişi olan sendikasyon kredileri bakiyesini geçti. Sektörün yurt dışı tahvil ihraçları 2014 yılı itibarıyla 25,2 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. 2014 sonu itibariyle, Türk bankalarının aldığı sendikasyon kredilerinin bakiyesi 18,3 milyar dolar, seküritizasyon kredilerininbakiyesi ise 10,2 milyar dolar düzeyinde.
Tahvil piyasasındaki yurt içi ve yurt dışı ihraçların dağılımına bakıldığında, yurtdışı bakiyesi, son iki yıldır, yurtiçinde yapılan TL cinsinden tahvil ihraçlarıbakiyesinin de üzerinde seyrediyor. Bazı bankalar, yurtdışında sermaye benzeri tahvil ihraç etmek veya kredi kullanmak suretiyle de dış kaynak tedarik ederken sermaye hesaplamasına dahil edilen söz konusu borçlanmaların bakiyesi 2014 sonunda 11 milyar doları geçti.
Bazı Türk bankaları, eurotahvil piyasasından daha etkin bir şekilde faydalanmak amacıyla Orta Vadeli Tahvil Programı (MediumTerm- Notes – MTN Programı) kurarken,- Fed’in likiditeyi kısacağı beklentileri bankaları önden yüklemeli ihraçlara da sevk etti.
Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz Ertürk ile sektörün ve bankanın yurt dışı borçlanma trendlerini konuşurken “Önümüzdeki dönemde Türk bankalarının ipotek teminatlı menkul kıymet ihraçlarına (coveredbond) hız vereceklerini düşünmekteyiz” dedi ve ekledi: “İş Bankası olarak bizde bu konuyu değerlendirmekteyiz. Bu tip enstrümanların yatırımcıları çok büyük oranda Avrupa’da. Bu tür ihraçlarda muhtelif türlerdeki kredi havuzları (KOBİ kredisi, konut kredisi, taşıt kredisi, vs.) teminata veriliyor. Teminatlı bir yapısının olması nedeniyle görece daha uzun vadeli ve düşük maliyetli bir borçlanma sağlamış oluyorsunuz. Ayrıca bankalarımızın önümüzdeki dönemde birincil kuşak sermayede yer alan nitelikte (Tier – I) tahvil ihraç etmeye başlayacaklarını düşünmekteyiz.”
Fed faiz artırsa da diğer MB’ler bunu telafi edecek
2015 yılında bankacılık sektörü açısından en önemli gelişmenin, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasındaki normalleşme süreci olacağına da değinen Yılmaz Ertürk, “Fed’in faiz artırım sürecine öngörülen zamanda ve tedrici bir şekilde başladığı bir senaryoda, Türk bankacılık sektörünün uluslararası piyasalardan finansman tedarikinde kalıcı bir sorunla karşılaşmayacağını öngörmekteyiz” dedi.
Ertürk, 2013 yılının ikinci yarısında yine Fed kaynaklı endişelerle Türkiye’ye yönelik risk algısının bozulmasına neden olsa da bankaların yurt dışından kaynak sağlamaya devam edebildiğine işaret ederek, “Ayrıca Avrupa’da likidite her geçen gün artacak. Üstelik Avrupa’da kredi talebi de sınırlı. Oradaki likiditeyi değerlendirmek isteyen yatırımcıların ‘iyi borçlanıcı’ arayışı içinde olduğunu gözlemliyoruz. Japonya’da genişleyici para politikası uygulanıyor. Geçmişte Fed faiz artırdığında gelişmekte olan ülkelerden ABD’ye para akışı olurdu. Ancak bu defa uluslararası konjonktür biraz farklı. Dolayısıyla Fed faiz artırsa bile bu defa geçmişteki kadar etkisi yüksek olmayabilir. ABD’ye fon akışı olsa bile ECB ve Japonya nedeniyle etkisi sınırlı kalabilir. ABD’ye yönelik kaynak akışı artsa bile diğer coğrafyalar bunu telafi edecek gibi görünüyor” dedi.
Yılmaz Ertürk, gerek piyasalardaki likidite bolluğu ve yatırımcıların yüksek getiri arayışı,gerekse gelişmekte olan ülkeler kategorisinin en büyük ihraççılarından olan Rusya’da yaşanan sıkıntıların da Türk bankalarınca ihraç edilen euro tahvillere olan yatırımcı ilgisinin artmasında önemli rol oynadığını vurguladı. Yatırımcıların Türk euro tahvillerine olan ilgisinin devam ettiğini belirten Ertürk, “İş Bankası olarak global likidite bolluğunun belli bir süre sonra azalabileceğini ve ABD’de faizlerin tekrar yükseleceği olasılığını öngörerek eurotahvil ihraçlarında proaktif bir strateji izledik. Bu çerçevede her yıl düzenli olarak piyasa ihraçları gerçekleştirdik” diye konuştu.
Sendikasyonlar sorunsuz yenilenmeye devam eder
Yılbaşından beri bazı Türk bankaları sendikasyon piyasasında borçlanmalar gerçekleştirdi. Yapılan sendikasyonlarda Türk bankalarının uluslar arası gelişmelerin aksine maliyet düşürdüğü ve kredilerini aynen yenileyebildiği görüldü. Ertürk, “Sendikasyon kredilerinde yabancı bankaların Türkiye’ye olan ilgileri devam ediyor” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz Ertürk, sendikasyonlarda her geçen gün euronun payının arttığını da belirtti.
Mevduat dışı kaynaklar 4 yılda 4’e katlandı
İş Bankası’nın 2010 yılında 8,0 milyar TL civarında olan alınan krediler, ihraç edilen menkul kıymetler ve sermaye benzeri kredilerin toplam bakiyesinin, yüzde 411 oranında artarak 2014 sonunda 41,1 milyar TL’ye ulaştığını anlatan Ertürk, “2010’da mevduat dışı kaynakların toplam pasiflerimiz içindeki payı yüzde 6,1 düzeyindeyken, 2014 sonunda yüzde 17,3’e yükseldi. Mevduat dışı kaynakların yaklaşık yüzde 80’i sendikasyon, seküritizasyon, yurtdışı tahvil ihraçları, sermaye benzeri krediler gibi döviz cinsinden borçlanmalardan oluşuyor.
2010 sonunda 5,2 milyar dolar olan söz konusu yabancı para cinsinden kaynakların toplamı, 4 yıllık dönemde yaklaşık 3 kat artarak 2014’te 14,1 milyar dolara çıktı. İlk ihracını 2011 yılında gerçekleştirdiğimiz eurotahviller, en önemli mevduat dışı döviz fonlama kaynağımız konumuna geldi ki 2014 sonu itibariyle bakiyemiz 6,4 milyar dolara dayandı” diye konuştu. Eurotahvil piyasalarından etkin bir şekilde kaynak sağlamak için 2013 yılında MTN programını kurduklarını aktaran Ertürk, “Program altında yaptığımız ihraçların sayısı 100’ü geçti" dedi.
Merkez ZK ile oynadı, AB eş değer listesine almadı
Türkiye’nin AB mevzuatı açısından eşdeğer ülke statüsünde yer almaması ve TCMB tarafından zorunlu karşılık oranlarında yapılan değişiklikler, bu yıl Türk Bankacılık sektörünün yurtdışı borçlanmalarını etkileyebilecek belli başlı gelişmeler oldu. Yılmaz Ertürk, gelişmeleri şöyle değerlendirdi: “Avrupa Birliği Komisyonu’nun 16 Aralık 2014 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanan kararı ile Türkiye, 1 Ocak 2015’ten itibaren geçerli olmak üzere AB Finans Mevzuatı açısından eşdeğer nitelikte olmayan üçüncü ülke konumuna geldi. Söz konusu karar, Türkiye’ye gelecek kaynakların miktarını ve/veya maliyetini olumsuz yönde etkileyebilecek.
Bununla birlikte, 2015 yılının ilk üç aylık döneminde olumsuz bir gelişme gözlenmedi. Bu yıl yapılacak borçlanmaları etkileyebilecek diğer bir değişiklik ise zorunlu karşılık oranlarında vadeler itibariyle yapılan düzenlemeler oldu. Bilindiği gibi kısa bir süre önce TCMB, zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe gitti ve kısa vadeli kaynaklar için zorunlu karşılık oranlarını artırdı. 2001 krizi sonrasında yapılan reformlar ile güçlü bir yapıya kavuşan Türk Bankacılık sektörü; yurtiçi tasarrufl arın yetersiz kalması nedeniyle, yakaladığı yüksek büyüme trendini sürdürebilmek için son yıllarda yurtdışı kaynaklardan daha fazla istifade etmeye başladı. Sektörün kullandığı yurtdışı dış kaynak tutarı her yıl artış gösterdi. Borçlanmalar sadece kısa vadede yoğunlaşmadı, orta ve uzun vadeli kaynaklardan da yararlanıldı.
Bir başka ifadeyle sektör, kısa-uzun vadeli kaynak dengesini her dönem gözetmeye gayret etti. Bu durum faiz, kur ve likiditerisklerinin sağlıklı bir şekilde yönetilmesine önemli katkılar sağladı. Öte yandan, mevcut borçlanma koşulları dikkate alındığında sektörde uzun vadeli kaynak temini konusunda yeni adımlar atılabilmesi zor göründüğü gibi, kısa vadeli zorunlu karşılık oranlarındaki artışlar bankaların mevcut borçlanmalarının maliyetini yükselterek reel sektöre aktarılacak kaynağın maliyetini artırıyor.”
kaynak: dünya
tarih: 09.04.2015
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı